Ölüm bir istatistik ve devlet işi oldu mu, dünya işleri artık iyi gitmiyor demektir.
Ama, ölüm soyutlaştı mı, yaşam da
soyutlaştı demektir. Bir adamın yaşamını
bir ideolojiye kul köle etmek,
onu soyutlaştırmak değil de nedir?
İşin kötüsü, biz,ideolojiler,
hem de toptancı ideolojiler çağındayız.
Bu ideolojiler, kendilerine, dar kafalarına, budalaca mantıklarına o kadar
güveniyorlar ki, dünyanın esenliğini
yalnız kendilerinin başa geçmesine
ve başkalarının boyun eğmesine
bağlı görüyorlar. Oysa, bir insana ya da herhangi bir şeye boyun eğdirmeyi istemek, onun kısır, sessiz, hatta ölü olmasını
istemek demektir. Bunu görmek için
sağımıza solumuza bakmak yeterlidir.
Karşılıklı konuşma olmayan yerde
yaşam da yoktur. Ve dünyanın en büyük bölümünde, bugün, karşılıklı konuşmanın yerini tek yanlı çatma almış, diyalogun
yerini polemik tutmuştur.
XX. yüzyıl tek yanlı çatışma ve
kötüleme çağıdır. Uluslar ve tek tek
insanlar arasında, eskiden pir aşkına
görülen işlerde bile, bugün, çatışma konuşmanın yerini almıştır.
Gece gündüz, binlerce sesin, tek yanlı bağrışmaları, ulusların üstüne
aldatıcı sözler, taşlamalar, savunmalar,
coşkunluklar yağdırmaktadır.