Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
2/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Alakasız bir mekanda -bir avm nin tuvaletinde görmüştüm kitabın yeni çıktığına dair görseli. Çalıştığım kurumun kütüphanesi üzerinden sipariş verdim ancak gelmesi yaklaşık 4 ay sürdü. Tabii bekledikçe içeriğe ilişkin merak ve beklentim de arttı. Bunda Can Yayınları'nın etkisi de vardı. Ancak son 7-8 sayfa haricinde beklediğimi bulamadım. Anlatıların giriş kısımlarında bir çerçeve çizilir ve daha sonra cereyan edecek asıl olaylar bu çerçevenin içerisinde yer alır. Okuyucu doğal olarak bir an önce girişin bitmesini ve asıl olay döngüsünün içerisine girmeyi bekler. Çünkü orası daha somuttur, daha akıcıdır, daha sürükleyicidir. İşte benim Çelişki'de eksik gördüğüm nokta bu. Kitabın sonlarına geldiğimde bile hala acaba ne anlatılacak merakı içindeydim. Örneğin ilk kez sanırım 2. sayfada adı geçen Savaş isimli karakterin kim ya da ne olduğunu öğrendiğimde 110 sayfalık kitap bitmek üzereydi. Sinemada olsa bir karakterin arkasında yatan gerçek kişiliği son karede tanımak çok etkileyici olabilir ve "Ne kadar müthiş kurgulanmış." bile diyebilirsiniz. Ama romanda bu yöntem biraz yavan kalıyor. Bu söylediğim sadece karakter için değil anlatılan olaylar için de geçerli; süreğen bir anlatı var ama nereye vardığı muğlak... Yakın zamanda akademik bir kitabın önsözünde yönetime yönelik dolaylı siyasi eleştiri görüp şaşırmıştım. Çelişkide ise doğrudan doğruya bir yönetim eleştirisi görülüyor birkaç sayfada. Böyle bir tema bütün bir kitap boyunca işlenebilir ve adı da siyasi roman olur. Ama farklı bir anlatının belirli yerlerine bunları yerleştirmek okuru başka yerlere götürüyor. İki ayrı sayfada İstanbul'a özgü bir durum olan yürüyen merdivenin sağında durup solundan yürüme uygulamasına atıfta bulunmuş yazar. Türkiye'nin geri kalanında bu durum fazlaca garipsenmiyor, ki tersi olsa bile aynı örneklemeyi iki kez kullanmak niye? İhtiyari mi gayri ihtiyari mi bilmiyorum ama şu iki sözcüğün kullanımı da romanda dikkatimi çekti: ıspatula ve mele. Emin olamayıp sözlüğü açmama vesile oldu; teşekkür ederim. Bunca eleştirinin yanında not aldığım güzellikleri de var elbet: İzmir denince ilk aklıma gelen, bir dönem bulunduğum Özdere'yi bir roman sayesinde yeniden hatırlamak güzel, aynı şekilde Gümüldür'ü de. Kitapta geçen Sasaniler özelindeki hikaye de etkileyiciydi. Bir şarkıda ya da bir kitapta başka dilden kısa-özlü bir söze rastlamak hoş oluyor. Çelişki'de de yine böyle bir örnek vardı anlamıyla birlikte verilen: Min en nadimine [Ettiğine yananlardan oldu.]
Çelişki
ÇelişkiBarış İnce · Can Yayınları · 2017620 okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.