Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Okuma Tarihim: 21-01-18 MARTİN EDEN Öyle bir kitap hayal edin ki sizi daha başlangıcından hemen sonra daha 10. Sayfasında sürükleyici bir yola koysun.. bahsetmiş olduğum kitap Jack London’nun harikulade eseri Martin Eden. Kişisel bir yorum katmam gerekirse kendimden büyük parçalar görünce ilgim odağım normal bir kitaba göre iki ,üç bilemediniz dört kat daha bir arttı ve bu bende ayrı ayrı heyecanlar yarattı. Sanki kitabın ismi Martin Eden değil de benim adım olmalıymış gibi hissettim. Kitabın isminden anlaşılacağı üzere olayların baş kahramanı Martin Eden. Kitapta aşka verilen değer, önem, en baştan kendini hissettiriyor. Yılmayan bir kalem, hırçın bir düşünce adamı. Kahramanımızın aşık olduğu isim Ruth. Ruth’dan bahsetmek gerekirse Edebiyat Fakültesi öğrencisi kendisi. Martin Eden’nin tabiriyle entelektüel kesimdendir kendisi. Bir gece Ruth’un abisi Arthur Martini evlerine davet eder. Daha önce bir kavgada Arthur’a yardım etmiştir Martin Eden. Martin Eden’den bahsetmek gerekirse kendisi gemide tayfadır. Dili kaba ve argoludur bundan dolayı iyi bir İngilizce konuşamaz. Martin o akşam Arthur’un kız kardeşi Ruth’la tanışır ve birbirlerine tutulurlar ama sınıf farklarından dolayı bu durumu kendilerine dahi itiraf edemeler. Martin Edenin yaşı 21 Ruth’un 24 tür. Aralarında 3 yaş olduğundan Ruth biraz soğuk bakar. Martin bu yemekten sonra kendisini geliştirebileceğini ve işçi-burjuvazi sınıfı arasındaki farkı kendinde kapatabileceğine inanmıştır. Ayaklarının onu ilk götürdüğü yer kütüphanedir. Kütüphaneden kitapları her gittiğinde bir önce ki aldığından daha fazla almaya, yutmaya başlar. Martin Eden’nin bir diğer özelliği diğer denizcilere göre çekici bir erkek olmasıdır. Kendi sınıfındaki en güzel kadınlar dahi onun etrafında pervane olmaktadırlar. Bunlardan biri dünya güzeli Lizzy’dir ancak artık Martin’in aklı Ruth’da olduğu için Lizzy’e yüz vermez. Çekingenliğini bir nebze olsa da yenen Martin Eden Ruth’dan yönlendirme şeklinde öğütler almaya başlar. Tabi normal yaşantısına da devam eden Martin yavaş yavaş parasız kalmaya başlar ve bundan dolayı tekrardan denize açılmak için limanda iş arar ve bulur. Ruth ve ailesi Morse’lar Eden’nin gideceğini öğrenir. Baştab bu ilişkiye karşıdır aile çünkü sınıf ayrılığı onlar için yıkılamaz bir engeldir. Denize açılan Martin denizde kaldığı süre zarfında dil bilgisini normal bir insana göre kat be kat muazzam bir şekilde gelişme göstererek ilerletir ve bununda farkına varır. Denizden döndükten sonra Martin artık yazmaya başlar. Bu kısa zamanda hayatının en büyük tutkusu hatta yaşama sebebi olur. Zaman geçtikçe Martin ve Ruth aşklarının iyice bilincine varırlar. Martin yazdığı yazıları Ruth’a okumaktadır. Ruth Martin’in yazdıklarının çoğundan fazla etkilenmez. Bu da Martin’i zaman zaman umutsuzluğa düşürürse de yazmaktan hiç vazgeçmez. Martin Ruth’a sonunda kalbini açar ve Ruth’un ailesinin tüm itirazlarına rağmen nişanlanırlar ama Ruth’un anne babası bu nişan kararına uymuş gözükseler de bir yandan eve çeşitli damat adaylarını çağırarak Ruth’un gözünü açmaya çalışırlar. Martin çocuklu dul iyi yürekli Maria Silva’nın yanına kiracı olarak taşınır. Bununla beraber çılgınca bir tutkuyla yazdığı birçok yazıyı ülkenin dört bir yanındaki dergilere yollar ama hep ama hep reddedilir. Çok tek tük cüzi olarak eline bir şeyler geçtiği olur ama geçimine hiçbir faydası olmaz ve ona bir yazar olma hakkı da vermez. Ama hiç yılmaz, korkunç bir inatla yazmaya ve göndermeye devam eder. Martin kültür olarak o kadar ileri bir seviyeye çıkar ki Ruth’un çevresindeki yüksek kültürlü insanlardan bile keyif almaz olur. Bir tek Ruth’ların evindeki bir davette tanıştığı Profesör Cladmell’den keyif alır, ki aslında neredeyse onun bile üstüne çıkmıştır. Daha sonra da Martin Russ Brissenden ile tanışır. Russ da Martin gibi çok ileri zekada ve kültürde bir adamdır, Martin gibi kendini toplumdan uzak izole hissetmektedir. Martin Ruth’un sınıfındaki insanlardan o kadar rahatsız olmaya başlar ki onların evinde bir gün hem Ruth’un babası hem de onların misafiri olan bir yargıç olan Blount’la da neredeyse kavga eder. Martin kendi yolladığı o kadar yazıyla dergilere gazetelere çıkmazken bir sosyalist derneğinde yaptığı ateşli konuşmayla istemeden de olsa bu muradına erer. Gazetelere manşet olmasıyla Ruth onu terk eder. Aslında tamamen yanlış anlaşılır ki Martin sosyalizmi bir mikrop olarak görür. Kendisini tanıtırken bireyci olarak insanlara nakleder. Başlarda kötü bir bunalıma giren Martin daha sonra kendini toparlayarak ateşli yazılarına savaşçı bir güçle devam eder. Martin kendisine gerçekten tek yakın hissedebildiği arkadaşı Russ’un dahiyane bir eserini onun izni olmadan dergilerden birine yollar ama cevabı gelemeden Russ’un intihar ettiğini öğrenir. Russ anlaşılamamaktan ve toplumdan kendini soyutladığı için ölümü seçmiştir. Arkasından Russ’un eseri tüm ülkede kapışılır ve gazetelere manşet olur. Aylarca bu eser üzerine gazetelerde yazarlar tartışırlar. Yılmayan kalemimizin tam bu sırada birdenbire eserleri dergiler tarafından kabul görmeye başlar. aha önce bir kere yaptığı gibi gidip zorla parasını almak zorunda da kalmadan inanılmaz bir hızla dergilerden para yağmaya başlar. Arka arkaya ülkenin dört bir yanından yazıları için (roman, makale, şiir) yığınla para gelir. Bir anda denebilecek bir çabuklukla etrafındaki herkesten çok daha zengin hale gelir. Yazıları kabul gördüğün andan itibaren yazmayı bırakmıştır. Kendi yazabileceği herşeyi yazmış gibidir. Yalnızca daha önce yazdıklarını satmaktadır. Martin hemen etrafında bulunan sevdiği kişilere yardım etmeye başlar. Ablasının paracı kocasına para yardımı yaparak artık eve hizmetçi alınacağını şart koşar. Kız kardeşinin de kocasına yardım eder. Çamaşırhanede beraber çalıştığı Joel’a bir çamaşırhane satın alır. Mari Silva’ya bir ev satın alır. Lizz’i bir akşam okuluna yollayarak bir meslek edinmesini sağlar. Ruth büyük pişmanlıkla (sahte) ona dönmeye çalışır ama o artık aşkını yitirmiştir. Ruth’un onu hiç anlamadığını fark etmiştir, çok geç de olsa.Martin de ünlü olduktan sonra etrafından gelen onca ilgiye saygıya hiç değer vermez. O kadar uzun süre anlaşılmamanın yorgunluğu ve bıkkınlığı içindedir. Ruth’un her zaman onu küçük gördüğü, kızına zerrece layık görmediği babası onu yemeğe çağırır, hatta yargıç Blount bile onu özel bir kulübe üye yapmaya çalışır. Hiçbirisine rağbet etmez. İnsanlardan gittikçe soğur ve uzaklaşır. Tahiti’ye taşınmaya karar verir. Hayatının artık noktalandığını davasının bittiğini nirvanaya ulaştığını artık hisseden Yılmayan Kalem Tahiti sahilinde kendini denizin derin sularına bırakarak hayatına. Bu intihar girişim sıradan değil bilakis tamamen durumdan emin bir şekilde olur. Dünyadaki hayatına son verir ve ruhunu özgür kılar. Ölümünü anlamlı kıldıran unsur şiiridir: “Bitirdim ben… Koydum lavtamı kenara. Mor üçgüller arasında Gölgeler asılı durdukça Şakımak da sona erdi, şarkılar da. Bitirdim ben… Koydum lavtamı kenara. Eskiden bülbüller gibi erken, Çiy düşmüş çalılarda öterken, Kestim artık sesimi. Yorgun bir ketenkuşuyum şimdi. Dudağımdaki ezgiler bitti, Öttüğüm zamanlar geçip gitti. Bitirdim ben. Koydum lavtamı kenara.” Kitap hakkında son düşüncelerimi yazmam gerekirse muazzam diyebilirim. Yılmayan kalemimizden çıkaracağımız belli başlı dersler var elbet. Mesela azim, pest etmeme sorunlar karşısında, aradığı şeyi bulasıya kadar inatla devam etme. Martin Eden’de dönüşümün başlaması romanın önemli bir dönüm noktasını belirliyor. Martin başka bir benliğe dönüştükçe karakteri de değişime uğruyor. Daha önceki mülayim hali bilgiyle beslendikçe ve etrafındaki insanların boş yere öğrenim gördüklerini gördükçe onu kızdırıyor ve tepkileri de bundan negatif olarak etkileniyor, bu şekilde yavaş yavaş kendisini toplumun dışında görmeye başlıyor. Dar görüşlülük çağın/çağımızın bir hastalığı olarak okuyucuya sunuluyor. Ruth’un temsil ettiği dar görüşlülük onunla beraber kitabın kahramanlarının birçoğunda nüksediyor ve Martin’i manen çıldırtıyor, zarar gördürtüyor, yalnız bırakıyor. Yazıma son verirken burada şu şiiri de atlamamak gerekir… Deniz derin ve sükunet içinde; Uyutuyor her şeyi sinesinde; Suya dalış, kabarcıklar ve biter, Tek bir adımda her şey sona erer…
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,6bin okunma
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.