Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İlk psikolojik romanımız olan Eylül kitabının yazarı olarak bilinen Mehmet Rauf'tan başka bir psikolojik eser: Böğürtlen 1925 yılında yazılan bu eserle 1900'de yayımlanan Eylül romanının benzer yönleri var elbet. Psikolojik unsurların bu eserde de yer alması, olaydan çok duygu ve düşüncelerin yer kaplaması, isminin bir teşbihten yola çıkması ve tabi ki aşkın bir insan hayatına etkisi... Eylül eserinin adı, insan hayatındaki sonbaharı, yaşamımızın orta yaş yıllarını temsil etmekteydi. Bu eserde ise böğürtlen ismi, bir insana yapılan benzetmeden kaynaklanıyor. Bu benzetmeyi de doğrudan yazarın kaleminden aktarayım: "Özenle toplanıp, törenle sofrada sunulan turfanda çileğe, ben böğürtleni tercih ederim. Evet, çilek daha parlaktır, daha gösterişlidir, ama ne yapayım ki pek boldur, istenirse yetiştirilir. Oysa bir çitin en uzak bir köşesinde yetişmiş nazlı, gururlu, yüksek bir böğürtleni düşününüz. İşte, Müjgan Hanım'ın kişiliğini ben böyle tanımlıyorum." (sayfa 38) Romanın konusu basit gelebilir. Zengin ve keyif adamı olan Pertev Bey, Müjgan'ın duru, sade duruşuna, gösterişsiz yaşam tarzına hayran kalır. Bu hayranlık görür görmez ortaya çıkar. Müjgan'ın bu aşka karşılık vermeyişi ile Pertev'in aşkı iyice büyür.Yazarımız Eylül'den yıllar sonra yazdığı bu eserindeki başarısını da psikolojik tahlillere borçlu bana göre. Konu olarak sıradan olan eser, Pertev'in uzun düşünceleri ile farklı bir hâle dönüşüp kendini okutmayı başarıyor. Buradaki tahlillerin uzun uzadıya değil, tadında kaldığını söyleyebilirim. "Oysa, soğukkanlı düşünmek , söylenmiş sözleri uzun uzun tartmak, biçmek ve bunların gerçek anlamlarını göz önünde tutup ona göre bir davranış biçimi seçmek, elbet de daha akla uygun olurdu." derken Mehmet Rauf, anlatım tarzını da anlatıyor aslında. Karakterlerini konuşturmadan önce ve sonra düşündürtüyor, onları anlatıyor bize. Uzun uzun psikoljik tahlillerden sıkılırız belki kitap okurken; ama hayatımız da gerçekte öyle değil midir? Yaşamımızda küçük ama bizim için önemli bir olaydan önce (özellikle aşk konusunda) günlerce, aylarca düşünürüz, beynimizde büyük bir inşa çalışması yaparız. Hayatımızdaki birkaç dakikalık bu olaydan sonra yine düşünmeler başlar, pişmanlık, mutluluk, hüzün, sevinç, değerlendirme cümleleri zihnimizde ve kalbimizde cirit atar. Olaydan çok bu unsurlara yer verdiği için okuduğum iki Mehmet Rauf kitabı da hoşuma gitti benim... Aşk içimize bir şekilde gelir ve ne yaparsak yapalım, saçma ve mantıksız olduğunu bilsek de içimizde bu aşkı bitiremeyiz. Yıllar öncesinde bunu başarıyla dile getiren yazarımızın kaleminden -sonu biraz oldu bittiye gelse de- eserini zevkle okudum. Bu düşüncelerle kitabı okurken aklıma gelip dilime takılan şarkıyı da incelememin sonunda paylaşayım. Ki bir incelemede paylaştığım ilk şarkım olsun bu da... İyi dinlemeler ve okumalar... m.youtube.com/watch?v=UdraRRo...
Böğürtlen
BöğürtlenMehmet Rauf · Akvaryum Yayınevi · 20121,277 okunma
·
110 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.