Necip Bey, burada gördüğüm kadarıyla okuma modasına kapılmayıp kenarda köşede kalan, nitelikli eserler okumakta ısrar eden birkaç okurdan birisiniz. Tebrik ediyorum ve böyle devam etmenizi umuyorum. Benim de sıradaki kitabım Bilge Karasu'dan Kılavuz'du. Gece üzerine de birkaç şey söylemek isterim, izin verirseniz. Hem incelemenize hem de anlamlandırma konusunda katkı sağlar düşüncesiyle...
Gece, kimilerince postmodern kimilerince de "kilitli roman"dır. Kilitli roman kavramı Gece için güzel bir tanım. Bana göre Gece sembollerle örülü olması bakımından dev bir şiirdir. İmgeleri, simgeleri çözmek konusunda birikim isteyen çok katmanlı bir metin. Özellikle 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbesini bilenlerin bu romanı daha iyi çözümleyeceğini düşünüyorum. Bu romanı yorumlayabilmek için Bilge Karasu'nun yaşam öyküsünü de bilmek gerekir. Bu üç konunun etrafında toplanıyor çünkü semboller. Bu bakımdan, Gece, ön ve son çalışma gerektiren, okuru araştırmaya zorlayan ve gerekirse son araştırmadan sonra ikinci bir okumayı gerektiren, olaydan çok düşüncenin önde koştuğu bir roman. Tek başına okunduğunda havada kalabiliyor bu özelliğiyle.
Gece'yi zorlu yapan bir başka özellik de anlatıcı unsuru. Birbirine geçmiş üç farklı anlatıcı kullanılması da metni zorlu yapıyor. Okurun çok uyanık ve tetikte olması gerekiyor. Bir anlık dikkat dağınıklığı pamuk ipliğine bağlı kurgunun dağılmasına neden oluyor. Gece birden fazla anlatıcı kullanılması nedeniyle Türk edebiyatının ilki.
Ahmet Haşim'in şiir için söylediği bir cümle bu romanı tanımlamak için çok uygun: "Şiirde mana, sık yapraklarla kaplı bir defne ormanının içine bırakılan bir bal kavanozu gibidir." Gece'de anlam arayışını sonuçlandırmak da bana göre defne ormanındaki bal kavanozunu bulmak kadar zor.
İki yıl önce okuduğum bu romandan aklımda kalan bunlar. Söz uzun oldu, kusura bakmayın. :)