Kitaplara yorum yazmadaki acemiliğimi böylesi bir kitapla göstermek benim için bir hayli güç olacak, fakat Gece'yi anlamaya çalışırken beynimde kurduğum sinapslar boşa gitsin istemiyorum. Öyle ki kitabın kapağını daha sonra devam etmek üzere kapadığımda bile ipin ucunu tamamen kaçırma duygusu oluştu. Sonucunda elimde kalan ise bir yumak. Başı sonu belli olmayan... Taşlar yerine oturmadı, oturur gibi oldu ama. Oturmasına da gerek yoktu belki. O yumak da çok değerli benim için.
Bilge Karasu'nun zihin akışında ona eşlik etmek, onunla birlikte sürüklenmek ve bunu ilk kez deneyimlemek farklıydı. Gece'yi okumaya değerdi.
Yazarın sanki günümüzü görmüş gibi anlatması beni şaşırttı; insanların inanmak istediklerine inanması, "geçmiş" ve "gelecek" kavramına yeni tanımlar getirilmesi, korku ve baskının gecenin işçileri için en iyi buluş oluşu, dilin yaşayan tek gerçek olduğu fakat yazmakla da bu düzen yokluğuna alışılamayacağı, söylentilerin halk arasında yayılması, gözüme çarpan, üstüne sözler söylenmiş kısımlardı.
Genel havası anlatılmak isteneni verdi, belki daha fazlasını anlamalıydım, anladıklarımı da anlatamamış olabilirim; tüm bunları gelecek kitap toplantısına bırakarak incelememi bitiriyorum.
İyi okumalar. :)