Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

-“Etrafımdaki kişiler bir garipti. Kimi sevgisini dünyalar, kimi ise yıldızlarla ifade ediyordu. Yine en güzel sözü söylemek bana düşerken, onun kulağına şöyle fısıldadım: ‘Varlıklar kadar değil, yokluklar kadar seviyorum seni...” İster bir ekmeğin yokluğu, ister bir dünyanın yokluğu, isterse bir evrenin yokluğu yerine koysun. Nereye anlamlandırırsa anlamlandırsın, yine de o yokluk benim için kutsal olacaktı. Öyle ki herkes sonsuzluk kadar sevdiğini düşünür; ancak sonsuzluk nedir bilemezdi. Ben açıkladım işte, evrenin dışında ve zamanın ötesinde bile bir yokluk yatıyordu, işte sonsuzluk oradaydı. Her şey, hiç kimsenin bilmeye bile cesaret edemeyeceği kadar özeldi. Dünya üzerinde benimle aynı anlamları taşıyan biri vardı. Ellerine baktım bir gün, beynim beni zorladı ve kalemimden şunlar döküldü: “Bir kadının elleri, erkeğinin yazlık sinemasıdır. Öyle ki, tüm masum anlamları onu izleyerek bulabilir. Geçmişinde saklı kalmış ve pek de evden çıkmayan beynin, en derin hücreleri toplar neyi var neyi yoksa, alır eline gazoz yaptığı soğuk hasretini ve koşar onu izlemek için...” (syf.64/65)
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.