Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Azra Erhat 1 Eylül 1975 Teknik Güç
İkinci günü Harun Karadeniz kalktı ve başladı konuşmaya: Savunmasını Aristo mantığının kurallarına dayanarak iddianameyi incelemek, eleştirmekle yapacağını bildirdi. Birden kulak kesildim. Birden kendimi Sıkıyönetim Mahkemesinde değil de, İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde sandım: Hitler Almanya'sından Yahudi olduğu için kovulmuş eşsiz felsefe profesörü.........dersinde imişim gibi geldi bana. O iddianame akıl gücü karşısında sapır sapır dökülüyordu, ama daha da önemlisi ışık, insan kafasının bunca yüzyıldır oluşturup geliştirdiği akıl ve mantık birden parlamış yayılmış, sarmıştı mahkeme salonunu. Büyülenmiş gibi dinliyorduk hepimiz. Yüzümün engin bir gülümsemeyle açıldığını duyuyordum. Ferahlamıştım, içim gülüyordu. Bir ara, sıra bizim banda alınan mahut telefon konuşmamıza gelince gülmem kahkahaya dönüştü. Bütün salon giderek yargıçlar bile gülüyordu. Savcı birşeyler mırıldandı. Son gülen iyi gülecek demek istedi herhalde, ama ne yapsın ki önleyemedi genel gülüşmeyi. Ne dava, ne mahkeme hiçbir şey kalmamıştı. Pırıl pırıl düşünen bir kafanın, tertemiz, gür ve anlam dolu bir öztürçe ile dile getirdiği bir düşün şaheseri ile karşı karşıya idik. Zevkten dörtköşe olmuştu bütün dinleyiciler. Bence yargıçlar bile. Bu böyle sürüp gitti. Saatlerce konuştu Harun Karadeniz ayakta. Ve tıs çıkarmadan dinledi herkes. Değişmişti, gerçekten bir serüven olmuştu, hayatımın en güzel serüvenlerinden bir: Mantık mantıksızlığı alaşağı etmiş, uygar insan düşüncesi suç diye üstümüze sürülmek istenen pis iftira paçavralarını silip süpürmüştü. Bundan sonrası önemli değildi artık. O gün Harun o kadar uzun konuştu ki, sıra biz Eyüpoğlu-Günyol-Erhat üçlüsüne sıra gelmedi. Salıverilmemiz bir hafta sonraya kaldı ama hürdük artık, Harun Karadeniz bizi aklamıştı.
Sayfa 130 - May Yayınları
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.