Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

VI. Mehmed: Osmanlı pâdişâhlarının en talihsizidir. Bu yüzden kendisine hâin damgası vurulmuştur. Fakat hâin değil, bütün Osmanlı pâdişâhları gibi vatanseverdir. Veliaht iken Almanya'ya gittiği zaman, batı cephesinde ateş hattı siperlerini gezmiş, herhangi bir umulmadık tehlikeye karşı başını eğmesi söylendiği zaman: "Türk başı düşman karşısında eğilmez!" cevabını vermiştir. Zekî ve otoriter bir pâdişâhtı. İttihatçılardan nefret ediyordu. Fakat Talât Paşayı çok beğenirdi. "Talât Paşa, o zümre ile lekelenmiş olmasaydı bu devleti kurtarabilirdik" demiştir. Mütârekede, Saltanat Şûrâsı'nı toplayıp, oturumu, kısa bir konuşma ile açtıktan sonra, salonu terkederken, yanında bulunan Veliaht Abdülmecid koluna girmeye mecbur olmuş ve gözlerinden yaşlar boşanan pâdişâh: "Karı gibi ağlıyorum" demekten kendini alamamıştır. Niçin İstanbul'u terkedip de Anadolu'daki millî hareketin başına geçmediğini sorulabilir. Sultan Vahideddin, bunu yapamazdı. İstanbul'u bıraktığı takdirde, düşmanlar bu şehri bir daha Türklere vermezlerdi. Şehzadeleri de millî hareketin başına yollayamazdı. İngilizlerin, bunu bahane ederek, kendisini atmaları ve askerî işgal altındaki İstanbul'u siyâsî ve ebedî olarak işgal etmeleri de mümkündü. İstanbul'u ve hanedanı kurtarmak için baskılara katlanarak oturmuş ve Anadolu'da harekâta başlamaları için, güvendiği kumandanları göndermiştir. Kâzım Karabekir Paşa’yı kabul edip de bütün ümitlerin genç paşalarda olduğunu söyledikten sonra, Anadolu'ya daha kimlerin gönderilmesini tavsiye edebileceğini sormuş, Kâzım Karabekir, Mustafa Kemâl Paşanın adını söyleyince, bunu memnunlukla karşılamış, zaten kendi yaveri olan Mustafa Kemâl Paşaya büyük güveni olduğu için, onu huzuruna çağırıp konuşmuş ve Anadolu'ya gidip teşkilât kurması için kendisine 40.000 altın vermiştir. Bu paranın büyük kısmı, eskiden beri beslediği yarış atlarını satmak suretiyle elde edilmiştir. Vahideddin, iyi bir binici ve aynı zamanda da fıkıh bilgini idi. Daha sonra millî harekete karşı takındığı tavırlar, hep, İngilizlerin baskısı ile olmuştur. Bunun hiçbir fiilî değeri olmadığını ve İngilizleri yatıştırmak için başka çâre bulamadığını, gurbet yıllarında, büyük kızı Ulviye Sultana söylemiştir. Gurbet felâketine büyük bir metanetle dayanan VI. Mehmed, kendisini tahtından eden Mustafa Kemâl Paşa aleyhinde hiçbir söz söylemediği gibi söyletmemiştir de. "Bunu ilerde tarih halledecektir!" demiştir. VI. Mehmed'in iki yanlışı vardır: Biri Damad Ferid Paşayı birkaç defa sadrazamlığa getirmesidir. Bunu anlamak güçtür. Çünkü Damat Ferid'den nefret ettiği malûmdur. Onu, İngilizlerin baskısı ile sadrazam yapmış olması mümkündür. Bu Damad Ferid Paşa, zekâsının kıtlığı ve şahsî kinlerini öne atması yüzünden devletin işlerini çıkmaza sokmuş, Sultan Vahideddin'in de felâketini hazırlamıştır. İkinci yanlışı İngilizlere sığınmasıdır. Hayatını tehlikede gördüğü için böyle yaptığı muhakkaktır. Hayatı tehlikede olan insanların her çâreye başvurması da tabiîdir. Fakat Osmanoğulları gibi yüzlerce yıldan beri ölümle kaynaşmış ve onu bir sevgili gibi bağrına basmaya alışmış bir hanedanın temsilcisi olarak Sultan Vahideddin'in ölümden korkması kendisine yakışmamıştır. Bununla beraber, bu meseleler, henüz objektif bir tarih görüşüyle incelenmediği için, bugünlük daha kesin bir hüküm verilemez. Şimdiden varacağımız sonuç şudur: Yanlışları ne olursa olsun, Sultan Vahideddin, bir hâin değildir ve olamaz da... Çünkü o bir Osmanoğludur. Cumhuriyet devrinde kurulmuş cumhuriyetçi bir bilim kurumu olan Türk Tarih Kurumunun yayınladığı, Sultan Vahideddin'in başkâtibi Ali Fuad Türkgeldi'nin hâtıraları olan "Görüp İşittiklerim" adlı eser, VI, Mehmed'in tarih mahkemesinde beraat karandır.
··
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.