Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nietzsche, dinin, güçlü olanları aldatmak üzere güçsüzlerce uydurulduğunu; Marks ise, bunun tersini iddia etmiştir. Dinin "uydurulmuş" olduğu farzedildiği takdirde Nietzsche'nin görüşü Marks'ınkinden daha ikna edici görünüyor. Çünkü güçsüzler, ezilmişler, kabiliyetleri daha az olanlar eşitlik, hürriyet ve aynı değerde olma isteklerini ancak ve ancak dini esaslara istinad ettirebilmişlerdir. Dinden başka her şey ve hatta ilim, insanların eşitsizliğini ısrarla teyit ediyordu. Bu eşitsizlikle ilgili iddiasını da şöyle açıklıyor Aliya bir önceki sayfada: İnsanların eşitliği ve kardeşliği, ancak ve ancak insanı Tanrı'nın yaratması durumunda mümkündür. İnsanların eşitliği manevi bir gerçektir, tabi(fiziki veya entelektüel) bir gerçek değil. Bu eşitlik insanın ahlaki değeri olarak, insan şahsiyetinin vazgeçilmez değeri olarak mevcuttur. Diğer taraftan insanlar fiziki, ictimai ve akıl sahibi varlıklar olarak topluluk, millet, sınıf veya siyasi bir sistemin üyeleri olarak daima eşitsizdirler. İnsanın ruhi tarafını tanımazsanız, insanların eşitliğinin dayandığı yegane esası kaybedersiniz.
Sayfa 78
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.