Gönderi

565 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 72 days
Sevgili https://1000kitap.com/meleenk Körleşme'yi okumaya başlayınca aramızda bir sohbet geçti ve çok uzak olmayan o kutlu vakte gitti geldi zihnim. Benim incelemem de okumak isteyen arkadaşlar için ve zaten okumuş ama bir göz gezdirmek isteyenler için burada dursun. 1)İnsan dönem dönem sıradan, normal bir hayat yaşıyormuş değil de sanki biri ensesinden kedi yavrusu gibi tutup bir kabusun ortasına bırakmış gibi hisseder. Bu kitabın sayfalarını her araladığınızda hissedeceğiniz şey bu. Karanlık, bıkkınlık, yılgınlık, güçsüzlük, ihlal edilmişlik... Bu hislerin her biri dinmeyen bir yağmur gibi yağıyor her sayfada. Yağmur şiddetli değil. Hani Çin işkencesi derler, insanları sesten yalıtılmış bir odaya koyarlar, elleri kolları bağlı, başlarının biraz üstünde sürekli damlayan bir su.. Bu su ilk önceleri rahatsız etmez, fakat zaman ilerledikçe insan artık o sese, o şıpırtıya dayanamaz ve çıldırmanın eşiğine gelir. Belki de çıldırır. İşte bu kitaptaki karakterlerin her biri dönüşümlü olarak üzerinize yağıyor. Hiç gitmeyeceklermiş gibi. Hiç bitmeyeceklermiş gibi. Hiç susmayacaklarmış gibi. Onların yokluğu artık hiç düşünülemezmiş gibi. Hayatınızın her bir kısmı farklı farklı gerizekalıpislikadimendeburaçgözlübencilgeberesiceler tarafından işgal edilmiş ve siz, yine sırf kendi aydın aptallığınız yüzünden buna hiçbir şey yapamazmışsınız gibi. Gibi değil. O kadar uzun ve yorucuydu ki, nerden başlasam notlarıma dalsam mı yoksa sadece hatırladıklarımla mı yazsam bilmiyorum. Fakat yine azmettim ve bu uzun yolculuğu pes etmeden bitirdim. Gücüm kurudu kimi zaman. Durdum, komik şeyler okudum, başka kitaplara göz gezdirdim, diziler izledim, müzik dinledim. Sonra yeniden nefesimi tuttum ve karanlık suya daldım. Bu suyun altında binlerce düğüm vardı çözmemi bekleyen. Nefesimin yettiğince düğümleri çözdüm yüzeye çıktım. Ve tekrar tekrar bu döngü devam etti. Ta ki ben son düğüm olan son sayfayı okuyup, artık nefessiz kalmam için bir sebep kalmayana dek. Çıktım ve evet yaşıyorum Allahım. Nefes alıyorum kaygısız, ay da var güneş de var, artık aklımın bir köşesinde bu kitap yok. Bitti ya. Allahım bit-ti. B-İ-T-T-İ. Sitede malum birçok farklı teknikten, türden hoşlanan insanlarız. İnsan her teknikten kitap okumalıdır sözüne pek katılmıyorum. Bu sadece insanın az çok nelerden hoşlanabileceğini görmesi adına yapılacak bir şey, ama bazen de vakit kaybı olabiliyor. Misal şiir hem yalın anlamda hem kapalı anlamda yazılabilir. Hiç şiir okumamış biri art arda üç tane kapalı anlatım patlatırsa ‘’Ben şiir sevmiyorum’’ der ve konuyu kapatır. Fakat o henüz diğer türdeki şiirlerle karşılaşmamış ve kapalı anlamın da gizini çözemediği için bunun kendisine hitap etmediğini düşünmüştür. Ben de bunun gibi bir azizliğe uğramamak için *bilinç akışı tekniğine kendimce şans verdim. Fakat sonsuza kadar canı cehenneme, bir daha okursam tövbeler olsun, beni bu türde yazılmış olan kitaplarla kovalayın taşlayın ne yaparsanız. Yok yani, asla bana göre değil. Bu yüzden sonsuza kadar Virginia Woolf okumayacağım. Tutunamayanlar’ı sevenlerin her türlü tepkisini de göze alıyorum ondan da nefret ederek okumuştum. Bu iki kitabı okuduğuma asla pişman değilim. Nasıl ki bir fikirden nefret etmek için ilk önce o fikri anlamak ve öğrenmek gerekir, bu da öyle bir şey. Bir insanın aklından geçen abidik gubudik fikirlerin milyonlarca sayfaya sıralanmış olması benim canım zevkime hiç hitap etmedi. Yeterince içimdeki birikmişliği kusmadım ama ara ara karakterler üzerinden çıldırmaya devam edebilirim. Gelelim Profesör Peter Kien denen erkek müsveddesine. Kibrinden, budalalığından, gözünün önüne bakmaya tenezzül buyurmadıkları için hazretlerin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. 40’ından sonra öyyyle bir hayat yaşadı ki okuyan herkesin şaşkınlıktan ve öfkeden dudaklarında kan, ısırmaktan da can kalmadı. Kendisi bir sinolog, yani Çin uzmanı. Eski çözülemeyen yazıtlardan tutun bütün bir kültüre yazı dünyasında hakim. Bilmem kaç tane dil biliyor. Okuyor, okuyor, okuyor ve yine okuyor. Aralarda da insanlarla muhatap olmak zorunda kaldığı zaman dilimlerinde onları aşağılıyor. Kitapçılara gidip, onların sorduğu sorulara cevap vermelerine fırsat tanımadan art arda kitap listelerini sıralıyor, sonra da kibarmış gibi davranıp birkaç veda cümlesi ile oradan ayrılıyor: ‘’İyi günler beyefendi’’ gibi. İyi günler beyefendiler kovalasın seni derken kovalamadık adam kalmayacağını ilerleyen sayfalarda çıldırarak görüyoruz. Aralıksız kitap okumak da ezikliktir. İnsan hem akli hem kalbi yönü olan bir varlık. Sadece başkalarının yaşadıklarını, onların bize miras bıraktığı bilgiyi okursak, ortaya sadece bilgiyle ilgili ürünler koyarsak, yaşamak nerde kalır? İnsan elini güneşe uzatmalı. Pastaneye gidip kepçe kepçe dondurma yemeli. Dağa bayıra pikniğe gitmeli. Pikniğini basan yeni ana olmuş ineklere ve koyunlara sevgiyle bakmalı. Hele ki bir de orda hoplaya hoplaya koşan buzağılar ve kuzular varsa Alllllahhh, bunları izlerken insan kalbinin yumuşamasına izin vermeli. İnsan dediğin arkadaşlarıyla saatlerce çekirdek çitlemeli. Ailesini bir sofrada toplayıp, her birinin varlığına şükretmeyi bilmeli. İnsan dediğin kimi zaman da üzülmeyi bilmeli. Yaşadığı ölüm acısıyla, kalbindeki diğer bütün acılar sıfırlanabilmeli. İnsan dediğin aşkın gözü karalığının ona neler yaptırtabileceğini görmeli, aşkın ızdırabıyla kavrulmanın en büyük susuzluk olduğunu tecrübe etmeli. Kalp, akıl kadar varlığını hissettirmezse; yaşamak, yaşamak olur mu hiç? Sürprizbozan olduğunu düşündüğüm bir bilgiyi diğer incelemelerde gördüğüm için yazıcaktım fakat vazgeçtim. Bu bilgi yumağı beyefendinin evinde bir hizmetçisi var: Adı AllahınbelasıTherese. Bu kadınla maviyi hayatınızdan sonsuza kadar çıkartabilirsiniz. Sürekli aynı mavi kolalı eteği giyen bu yaratık, ömrünüzde görüp görebileceğiniz en boğulası karakter sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Henüz kızıl kafa kapıcıyla ve cüce Fisherle ile karşılaşmadınız demektir. Bu kadın 57 yaşındadır, fakat kendini 30 yaşında genç, güzel ve ‘’diri’’ zannetmektedir. Ona, yürüdüğü bütün yollarda erkekler ve kadınlar, onun o aptal mavi eteğine, bu uzun etekten dolayı ayakları gözükmediği için kayarmış gibi anormal yürüyüşüne değil güzelliğine bakmaktadır. O kadar güzeldir ki yani ancak bu kadar olur. Tanıdıkça ‘’Nerde benim boks eldivenlerim’’ dedirtecek kadar kum torbasına benzemez asla. O öyle bir insandır ancak bir çiçek gibi öpülüp tam anlamıyla ‘’koklanmalı’’dır. Sapık kadın. Allahım zaten şu bilinçakışı tekniği yüzünden düşündükleri her ne varsa yıldım, bir de bu kadının düşündükleri… Sözler kifayetsiz, sözler küskün, sözler kusmuk… Sürekli çok kibar bir hanımefendiymiş gibi rica ederim şöyle rica ederim böyle, hayır bir de gerçekten nazik bir insan olsa gam yemeyeceğim. Rica etmekten tiksinilir mi, vallahi billahi tiksindim ya. Olmaz olsun kolalımavieteklibencilşişmanpislikkadınlar. Bu kadın kadar anlayışı kıt insan az bulunur. Bir insan düşünün, onunla mecburi bir konuşma içeresindesiniz. Bu eylem karşılıklı yapılır ve herkes birbirini anlayarak ve karşısındakinin söylediklerine uygun cümlelerle yanıt verir ve konu nihayet bulur. Bu (her bu deyişimde yukarda saydırdığım bütün her şeyi içerecek şekilde bir ‘’bu’’) sadece kafasında ne varsa onu konuştu, artık öyle bir noktaya geliyorsunuz ki gırtlağına çöküp ‘’Anla, söylediğimi anla, anlasana beee!!!!!!!!’’ deyip saldırmak istiyorsunuz. Ben bu kitapla şu söze çok hak verdim: ''Ölende mi öldürende mi?'' O küçücük sadece aptal menfaatlerine çalışan beyniyle Kien’e etmediği eziyet kalmadı. Yazıklar olsun Kien’e ki böyle bir kadından dayak yedi, yataklara düştü, daha nice şeyler yaşadı. Naptı dersiniz? Dış dünyaya bu kadar kendini kapatmış ve sadece okuyan adam, eylemsizdi. Kadının yaptıklarını görmemek için sadece KÖRLEŞMEsini arttırdı. İstemezse görmüyordu. Görmeyince çözülecekmiş gibi… Bu kibrinde boğulası, önüne geleni sırf kendisi kadar bilgili değil diye aşağılayan Kien’i gören evde dayak yemiyor zanneder. Kadın bunu tam olarak eşek sudan gelene kadar kaç kere dövdü. İşin kötü yanı ben bu adama üzülmeden edemedim. Tamam kibirli bir budala olabilir, fakat kimseye zararı yoktu. Yaptığı ona buna aşağılayıcı bakmak ve kendi iç dünyasında hakir görmekti. Diliyle de kimseyi pek aşağıladığı söylenemez. Bu yüzden kadının zulmü karşında bu zavallı uzun adama üzülmemek mümkün değildi… …Ve bir gün yolu sokaklara düştü. Karşımıza yine bir menfaatçi karakter çıkaran Cannetti tiksindirmekte asla üstüne olmadığını Fisherle karakteri ile bir kez daha gösterdi. Fisherle cüce, kambur bir Yahudi’dir. Satranç oynamak hayattaki en büyük ve en önemli meşgalesidir. En büyük hayali dünya satranç şampiyonu olmaktır. Bir gazinoda çalışır. Evlidir, karısı onu merhametle sever ve ilginç yanı bu kadın fahişedir. Adamları bu bulur çoğu zaman. Bazen yatağın altına saklanmak zorunda kalır. Bazen adamların ceplerinden parasını çalar. Mezhebi geniştir, bu konu önemli değildir, yeter ki para gelsin. Gazinoda hırsız, dilenci, kör, fahişe, bu kambur (yani kısaca tövbe estağfurullah) her türlü tip vardır. Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya, birbirini çarpmaya çalışır. Fisherle de Therese gibi Kien’in parasına göz dikti ve hikayeye dahil olduğundan beri atmadık takla bırakmadı. Gazinoda çalışanları örgütleyip Kien’i dolandırmaya başladılar. Burada gazinodakiler ondan para saklamasınlar diye Kien’le ilgili olmadık o kadar şey söyledi ki kitabın bu kısımlarında biraz daha rahatladım ve daha kolay okudum. Gülmek bütün zorlukları kolaylaştırır. Kien savaşta çok uzun bir zaman geçirmiş ve aklını oynatmış, kızınca insanların ayaklarına sıkıyormuş. Ama akli dengesi olmadığı için polisler bir şey yapamıyormuş, zaten vurduğu kişiler de birkaç haftaya iyileşiyormuş. Kien. KİEN. KİEN. Hani şu pısırık Kien : ) Kien’in iyi niyetini de budalalığını da bir güzel sömürdü. Bütün karakterler Kien’in parasının kendi hakları olduğunu düşündüler, buna inandılar, adamın ne mecburiyeti varsa bu pislikler resmen adama sakız gibi yapıştılar. Bu kısımlar gerçekten arada kafamı buzdolabına sokup çıkardığım kısımlar. Gelelim 3. Ruh hastası katil ruhlu karakterimize. Bu Kien’in oturduğu binanın kapıcısı. Karısını ve kızını her gün istikrarlı bir şekilde döven, bunu hakkı gören, bildiğiniz bir yaratık. Cani ruhlu, önüne gelenin ağzını burnunu bütün kemiklerini kırdı. İri yarı ve güçlüydü. Evdeki zulmü inanılmaz üzücüydü… Zaten adamın garezi sadece evdekilere değildi, binaya girmeye çalışan çok dilencinin de kolunu bacağını eline verdi psikopat. Bir de bunun Therese ile güçlerini birleştirdiğini hayal edin… Ve gelelim son karakterimiz Georges Kien’e. Sonunda normal ve iyi bir insan kitaba girdi. Bu Peter Kien zavallısının kardeşi. Bir şekilde Fisherle’nin minik bir hareketiyle trene atlar ve 10 yıldan fazladır görmediği abisinin yanına gelir. İnsan müsveddemiz şimdiye kadar ağzını açıp da doğru düzgün konuşmayan Kien, kardeşini görünce herif olur! Hayret! Kardeşi bir kurtarıcı, bir süperkahraman bir melektir. Fakat yaşadığı tuhaf olayları doğrudan değil yine tarihteki karakterlerle anlatabilen Peter Kien, kardeşine de bir yandan giydirmektedir. Hangi hakla olduğu da bilinmez. İnsan böyle bir kardeşi başına taç yapar taç! Georges aklını ve normalliğini kullanarak 3 günde abisiyle epey yol kat eder. Bu kısımlardaki sohbetlerinde Peter kadınlara o kadar verdi veriştirdi ki. Elias Cannetti’nin çizdiği bütün karakterler kötü olduğu için onların fikirlerinin bir önemi yok. Fakat bir yerden sonra da acaba annesiyle yahut sevdiği bir kadınla ilgili kötü anıları mı vardı da böyle şeyler yazdı diye düşündürttü. Sadece kadınların düştüğü hataları söz konusu edip, onların akılsız ya da kurnaz, zayıf ya da aciz, kötü, kötü ve yine kötü olarak nitelendirilmesi doğru değil. Bunca savaşın, silahın, tecavüzün, dayağın kaynağının erkekler olduğu açık bir gerçekken, bütün erkekler kötüdür demek ne kadar doğru? Mevzu; iyi insan, kötü insan. O kadar. Genelleme yapmak ancak bilimsel şeyler için anlamlı ve doğrudur. 10 üzerinden 8 verdiğim ve sevmediğim bu kitaptaki emeği asla göz ardı edemem. Bir şeyi sevmemek bazen sadece hitap konusudur. Ben kara mizahı da sevmiyorum. Bu aynı renkleri sevmek gibidir. Yeşilin maviden, kırmızının beyazdan, siyahın turuncudan bir üstünlüğü yoktur. Kiminin en sevdiği renk pembeyken kiminin yeşildir. Bu yüzden teknikleri birbiriyle yarıştırmak yerine bize hangisinin hitap ettiğini bulmalı ve o yoldan yürümeliyiz. Bu kadar uzun bir incelemeyi okuma sabrı gösteren herkese teşekkür ederim… *Bu kitaptan bahsedecek isek BİLİNÇAKIŞI TEKNİĞİnden de bahsetmeliyiz. Hemen bir siteden kopyala yapıştır yapıyorum: ‘’Bilinç akışı yöntemi; roman ve hikaye yazımında kahramanın zihninden geçenleri aralıksız olarak ve seri halde, belli bir sıraya koymadan olduğu gibi aktarmaya çalışan bir edebi anlatım tekniğidir. Cümleler genellikle uzun ve karmaşık olur. Gramer kurallarına, sekans, yapı ve çoğu zaman imlaya bile gerek duyulmaz. Özellikleri açısından iç monolog tekniği ile büyük benzerlik gösterir, ancak aynı değildir. İç monolog, mantıklı bir dizilimle yazılmış, gramer bakımından düzgün bir sessiz konuşmadır. Bilinç akışı ise yapısı gereği daha samimi düşünceleri ifade ettiğinden mantıksal örgütlenmenin dışında, bilinçsizliğe daha yakındır.’’ 2)Bu da şimdiki yorumum: Kitap oldukça zor okunan ve içinde yorucu ögeler barındıran bir kitap. Altı çizilecek ve üzerinde düşünülecek birçok satır mevcut. Beni çok yorduğu için oldukça ejderha bir inceleme yazmışım ilk okumam sonrası. Şu an okuduğum için kendimi şanslı hissettiğimi söyleyebilirim. Her şeyi geçtim, üzerinde sohbet etmek için oldukça ideal bir eser. Bakın sohbet diyorum, bu da ne demek ''insan ilişkisi'' demek. Okuduklarımızı hayata geçirmek demek. Bir kısım yanlış anlamalar demeyelim de istediği şekilde yorumlayanlar olabiliyor. Olsun. Sadece kitap okumak değil, hayatta da somut bağlar kurmak gerektiği düşüncesindeyim. Bu yüzden Kien gibi sadece kendimiz için yaşar ve okumaktan kaynaklı kibre kapılırsak, bir gün bizi fanusumuzdan çıkarırlar ve üzerler. Bu yüzden hayata da karışmak gerek. Okuyacaklar sabırlı ise bence buyursunlar. :)
Körleşme
KörleşmeElias Canetti · Sel Yayıncılık · 20213,559 okunma
··
339 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Erhan okurunun profil resmi
Kesinlikle hoş bir inceleme, kitabı okuyacağım için aralara giremedim fazla ama size yaşattıklarını tam anlamıyla anladım :)
K. okurunun profil resmi
Bende sürprizbozan olmaz Erhan Bey, o yüzden aralarda da sıkıntı yok :) Keyifli okumalar dilerim :)
Ömer Gezen okurunun profil resmi
Aralıksız kitap okumak da ezikliktir gibi ağır bir ithamda bulunmanızı üzülerek okudum ama çok haklısınız. Bazı zamanlarda kitaplara o kadar kaptiriyorum ki kendimi, yaşamaya fırsatım olmuyor. Tutunamayanlara da dokundurmussunuz :D Profilime disconnectus erectus yazdıracak kadar kendisini sevdiren bi' kitabı sevmemeniz yine de normal geldi bana. Her insan bir değildir sonuçta :) Tuhaf bir şekilde siz sevmediğiniz için bu kitabı okuyasim geldi :D Incelemeniz çok güzel olmuş tebrik ederim :)
K. okurunun profil resmi
Bilinçakışı tekniğini seven biri için Tutunamayanlar'dan daha rahat ilerleyen bir kitap. Bence okumalısınız. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Geçen günki yazından sonra bir de şu inceleme... Nasıl bayıla bayıla okudum anlatamam:)) Hatta şu incelemenin ilk kısmı tam benim kafa!! Sonraki eklemen sana ait, ona bir şey diyemem. Ancak kitapla kavga ettiğin ilk bölüm, tam bir kase çekirdek alıp çitleye çitleye okumalık olmuş:) Aralarda çıkan kemik sesleri ta buraya kadar geldi. Ağır siklet ünvan maçı seyreder gibi okudum resmen:) Şu tür kitaplar söz konusu olduğunda sitenin okurları olarak cartttt diye ikiye ayrılıyoruz:) Bu da ayrı bir keyif katıyor... ‘Sürekli kitap okumak ezikliktir’ kısmı beni rahatsız etmedi açıkçası. Ama şunu da sorgulamadan edemedim; Sürekli kitap okumak hayatı kaçırmak mıdır, yoksa hayattan kaçmak mıdır? Ben şu sıralarda ‘hayat’ dediğimiz şeyde çok fazla kaçırdığım bi güzellik göremiyorum. Tam tersi mevcut düzen, yalan hayatlar, sosyal medya zırvalıkları beni biraz hayattan kaçırıp kitapların dünyasına atıyor. Ancak senin yazdıkların gibi ‘gerçekten doğal’ bir manzara ile karşılaşırsam, elimdeki kitabı seve seve bırakıp o manzaranın içine koşmaya hazırım... Kalemine sağlık Kübra... Ve tabii harcadığın emeğe de... Sağlıcakla kal...
K. okurunun profil resmi
Necip Abi, beni yine epey güldürdün :)) Bu sitede bu aldığım kaçıncı yorum bilmiyorum ama ben inceleme paylaşınca bir ara çekirdek alıp gelen arkadaşlar vardı :)) Hep kavga edeceğim kitaplar okudum üst üste, ejderha gibi oldum :) Haksızlık ve kibir birleşince de yani oturup kibar kibar yazamadım. Sitenin okurları cart diye ayrılıyor bir de cart diye ağız yırtmaya kalkıyorlar, ne var kime ne zararı var yazdıklarımın :) Bu kitabı okuduğum dönem pikniğe gitmiştim ve orayı hoplaya zıplaya gelen buzağılar, arkalarında anaları, koyunlar ve ince sesli kuzuları basmıştı. En sevdiğim hayvan inektir. Bayılırım bakışlarına. Körleşme üstüne de pek iyi gelmişti. Dedim işte hayat. Aslında bahsetmeye çalıştığım taramalı tüfek gibi okuma yapanlar. Bilmiyorum.. İnsan yalnız yaşayabilir ama arada soluklanacak arkadaşları olur. Konu komşu falan... Bir şekilde hayata karışır. Yani sosyal ilişkileri kuvvetli biri olduğum için sanırım pek anlayamıyorum. Ben o kadar kitap okuyamam hayatımdakilere vakit ayırırım biraz da... İkinci kısmı eklemeye de Ayşe ile sohbetimde karar vermiştim. Özelde biraz kitap üzerine birlikte çıldırdık. Sonra hoşuma gitti. Dedim ki bunun için bile okumaya değer :)) Okuyalım sonra birlikte çıldıralım :)) Üstelik altı çizili o kadar çok satır var ki bunların da hakkını yememeliyim dedim. :) Bakalım sen de okursan, incelemenin altına gelip bir de orada çıldırabilirim :)) Teşekkür ederim Abi yorumun için, geceme de incelememe de renk kattın. :)
3 next answer
K. okurunun profil resmi
İncelemenin son kısmına minik bir güncelleme koydum. Umarım yanlış anlaşılmaya yahut çarpıtılmaya müsait kısımların önüne geçer. Bazı kitaplar üzerinden biraz vakit geçtiğinde daha farklı değerlendirilebiliyor. Ama ilk düşündüklerim de birçok kişinin düşüneceği türde. Bu yüzden burada her türlü inceleme olmalı. Kendi incelememi de çok keyifle yazdığımı söylemeden geçemeyeceğim. :)
Ayşe* okurunun profil resmi
Hahahahhaa Kübraaa incelemeni kahkahalarla okudum,kitabı okurken bu kadar eğlenmedim ben :D seni o kadar iyi anlıyorum ki, o gün başladım üstüne kaç kitaba daha başladım bitti gitti hepsi körleşme hâlâ vicdan azabı gibi duruyor, elim gitmiyor ikinci bölümde saplanıp kaldım debeleniyorum :} 3.kısımdan spoiler yedim ama olsun 3. kısmı umut ederek bi gazla kaldığım yerden marşa basarım belki, ellerine sağlık kahrolsuntheresekahrolsunkızılcüce :D
K. okurunun profil resmi
Çok bilgi yok ya aslında minik birkaç şey var o da bütünlüğü etkilemez ancak umut olur umut :) :) :) Laf aramızda birkaç incelememe arada gereksinim duyuyorum, bakıyım ekleyim dedim, ben de çok güldüm :D
4 next answer
Bi kübb okurunun profil resmi
Yazdıklarınız çok güzel ve çok samimi olmuş, yüreğinize sağlık ve çok haklısınız kitapları sevmek bir yana kesinlikle hayata karışmayı da unutmamak lazım... :)
K. okurunun profil resmi
Kitapları sevmek bizim için bir hayat tarzı zaten. :) Ama dünyaya dostluk da edersek dostlar da bizi bulur buna inanıyorum. Bir de bir şeyi izlemektense yaşamak düşüncesindeyim. Yazıyı beğenmene sevindim Saf Papatya. :)
1 next answer
NigRa okurunun profil resmi
Vaaaoov dedim harika bir inceleme olmuş. Tutunamayanlar yorumun birazcık üzdü ama bilinç akışı bile kademe kademe kolayı var babası var. Bu kitabı çok okumak istiyorum ama cesaret edemiyorum. Yorumlar hep seninkine benzer, ömrümü çürüttü minvalinde. Ama çok güzel anlatmışsın ki hemen eline alıp okumak istiyor insan. :) Eline sağlık.
2 previous answer
K. okurunun profil resmi
Kevser gözün korkmasın. Sen ne dağları aştın, alıştın artık. Bu inceleme eski bir incelemeydi, sildiklerimden. Burada dursun dedim. Şimdi okusam daha farklı yorumlarım muhtemelen :) Ayşe okurken ben de gaza geldim, o kadar çile çekti ki :) Kitap kötü bir kitap değil aksine çılgın bir kitap. Yaklaşımımız ile aldığımız keyif değişecektir. Ömrün çürüyecek doğru. Karakterler, Caner'e kafasında bardak kırdırtacak karakterler. :))) Ama yaparsın, korkma. :)
3 next answer
Nesrin A. okurunun profil resmi
Acaba bu kitaptaki bilinç akışı tekniği midir? Ben böyle düşünmüyorum. Gramer bakımından rahatsızlık verici, mantığını anlayamadığımız, çözümleyemediğimiz, boşlukta kalan parçalar yoktu kitapta. Karikatürize edilmiş karakterleri aşağı yukarı belirgin özellikleri ile kaleme aldığından anlama güçlüğü olmuyor, sadece bıkabiliyor insan aynı düşüncelerle karşılaş karşılaş. Bir de basit okunuyor, öyle tekrar dönüp okunacak kısımlar çok az. Tartışılan cümleniz de okuyanlar için mantıklı gelebilecek bir cümle, ben anladım mesajınızı:) Teşekkürler inceleme için.
K. okurunun profil resmi
''Bilinç akışı yöntemi; roman ve hikaye yazımında kahramanın zihninden geçenleri aralıksız olarak ve seri halde, belli bir sıraya koymadan olduğu gibi aktarmaya çalışan bir edebi anlatım tekniğidir.'' Bu kitapta bu fazlasıyla var. :) Ben de yorum için teşekkür ederim. Sizin incelemeniz de oldukça güzeldi. Hatta dün birine kitaptan sonra okumak için 2 ideal inceleme var biri Nesrin Ay'ın diğeri Mehmet Bey'inki dedim. Taşlar yerinde oturuyor incelemelerle.
4 next answer
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.