Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Hemen söylemek istiyorum ki uzun süredir böyle güzel kitap okumamıştım. Bergson her zaman açık fikirli bir filozof olmuştur bu kitap da Bergson'ın en açık dille yazdığı kitaplardan biri olmuş. Öncelikle böyle güzel bir kitap okumadım derken onu eleştirmeyeceğim anlamına gelmiyor. Çünkü Bergson'ın bu kitabında beni rahatsız eden bir bölüm var "Ahlaksal Ödev" bu fikri öyle takıntılı hale gelmiş ki açıkçası okurken biraz daraldım diyebilirim. Peki bu "Ahlaksal Ödev" ne anlatıyor? Kitabın ilk bölümünde bu konu altında ilk önce toplumun kontrolünü konu alıyor ve yasalardan kaçınılmazlık özelliğini vurguluyor. Hatta diyor ki "Toplumsal düzeni ihlal edecek her davranış doğa karşıtı bir niteliğe bürünmektedir." bu yasaları ihlal eden insanları da canavara benzetiyor. Ve Hegel'den görmeye alışık olduğumuz toplumsal oluşumun dinsel bir içeriğe dönüştürülmesi. Bu konuda toplumsal buyruğun arkasında dinsel bir buyruğun bulunduğunu söylüyor. Ve şöyle diyor "Din şu veya bu tarzda yorumlansa da, ister öz olarak, ister rastlantısal olarak toplumsal olsa da, bir nokta kesindir, o da dinin her zaman toplumsal bir rol oynadığıdır." Sanırım kitabın bu bölümünde beni rahatsız eden kısım kendi kelimesi ile "Yaratıcı tekamül" e karşı olan tahammülsüzlüğüm olabilir. Bu bölümde son olarak değineceğim nokta Bergson'ın ahlaki kaygısı. Kaygısını dile getirirken bilincin vereceği her hükmün toplumsal ben'in vereceği hüküm olduğunu söylüyor. Bergson'a göre ahlaki kaygı da bu toplumsal ben ile bireye ait ben arasında ki ilişkilerin bozulmasından doğuyor. Bu bölüm kitabın neredeyse 4/2 sini kaplıyor ancak Ahlak, Toplum ve İnsan üzerine Freud vari söylemleri bana pek orijinal gelmediği için incelememin içine eklemek istemedim. Ve kitabın genel olarak en etkileyici bölümleri "Statik ve Dinamik Din" Bergson bir Yahudi. Ve mistisizmi savunan bir adam. Bu bölümü okurken Bergson'ın Paris'teki trajik ölümü aklınıza gelebiliyor. Bergson bu bölümde her türlü eleştiriyi yapıyor. Hem dine hem bilime dair bir çok noktaya eleştiriler sunuyor. Diyor ki "Dinlerin geçmişteki ve bazılarının bugünkü görünümü insan zekası açısından alçaltıcıdır." Bu kadar saçmalığa, yanlışlığa rağmen yine de insanın daha fazla sarılmaktan geri durmadığını söylüyor. Bu konuda bizlere çok geniş bir yelpaze sunuyor eski Yunan dinlerini, Yahudileri, Müslümanları ve Hristiyanları. Ve en önemlisi uygarlaşan insan ile ilkel insanın psikolojisini, inançlarını bizlere aktarıyor. En göze çarpan iddiası ise şu; Her ne olursa olsun toplum hangi raddeye gelirse gelsin modern insanın kökeninde değişmez ilkel bir temel ahlaki yapının olduğudur. Peki bu temel ahlaki yapı nedir? Tabi ki de Din. Çünkü diyor Bergson : İnsanın doğa karşısında ki heyecanının kökeninde din yatar. Ve din insandaki umutların ve korkuların kaynağıdır. Bu kaynak ise dinin insanda ki ahlaki yapısının yardımcısıdır. Bu satırları okurken Hegel'in Din felsefesini okuyormuş gibi hissedebiliyorsunuz kendinizi ama bir yerden sonra farklılıklar oluşmaya başlıyor. Bu farklılıkta kitabın son bölümünde ortaya çıkıyor "Mekanik ve Mistik". İncelemeyi daha fazla uzatmamak adına Bergson'ın bilimselliğe karşı savunduğu sezgiciliği ve mekanik mistik konusuna pek değinmek istemiyorum. Sadece okuyucunun son bölümü çok iyi okumasını öneriyorum.
Ahlakın ve Dinin İki Kaynağı
Ahlakın ve Dinin İki KaynağıHenri Bergson · Doğu Batı Yayınları · 202090 okunma
··
305 görüntüleme
Ahmet Y okurunun profil resmi
Elinize sağlık.Yakın zamanda "Madde ve Bellek" ve "Gülme" adlı eserlerini okudum.Yazdıklarınız beni çok şaşırttı,Bergson'un etik,ahlak ya da din hakkındaki görüşlerine henüz temas edemedim.Bu ayki okumalarımı da Bergson,Spinoza,Deleuze,Kant ve Nietczhe'ye vakfedeceğim.Açıkçası yazdıklarınız biraz hevesimi kırdı ve Freudvari benzetmenizin ne olduğunu bilmesem de,insan doğası üzerine Spinoza'dan ilham aldığını düşündüğüm noktalar oldu.Hatta Freud'un bile bir çok yerde Spinoza'dan etkilendiğini düşünüyorum.Tarihsel olarak hemen hemen aynı dönemde yaşamışlar Freud'la Bergson,birbirlerinden etkilenmeleri de olası,yine de eseri okumadan yorum yapmak istemiyorum.Yine de Freud'un hangi kuramlarıyla paralellik gösterdiğini açıklarsanız sevinirim.Çünkü Freud tüm düşünce hayatı boyunca fikirlerinde sabit kalmamış,sürekli üzerine koyarak ya da tezlerinden vazgeçerek(yerini yenisini koyarak) ilerlemiş.Bu noktada Freud'un da Bergson'dan etkilenmesi olası,bir tarihsel araştırma gerek,o yüzden yarın bir hocama soracağım unutmazsam :) Tekrar elinize sağlık,muazzam bir okuma disiplininiz var,incelemenizdeki fikirler ister isabetli olsun,ister olmasın eleştirel olması bakımından takdire fazlasıyla değer..Devamını dilerim :)
Erim Asya okurunun profil resmi
Yazdıklarınız için teşekkür ediyorum. Freud variden kastım aslında şuydu. Belli bir kuramın Freud'a benzemesi değil sadece Bergson'ın uygarlık, toplum ve ilkel insana dair söylediklerini okurken kendimi biraz Freud okurmuş gibi hissettim bu açıdan biraz orijinal bulmadım. Yani bunu bir eleştiri olarak yazmadım sadece Freud'un "Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları" kitabının satır aralarına çok benzettim.Ama sizinde dediğiniz gibi aynı dönemin düşünürleri benzerlikler pekala olabilir. Bu yüzden hevesinizi kırmak istemem. Tekrardan teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.