Sabahları sıcak kahvenizi yudumlarken yunusların sıçrayışlarını, gündüzleri yelkenleri, akşam karanlığında birkaç geceliğine limana yanaşmış lüks yatların ışıklarını, balıkların ışıl ışıl denizde sıçrarken ufuk çizgisine sıçrattıkları su damlalarını izlediğiniz bir pencere ve bahçesinin sol köşesinde deniz kuşlarının sallanan dallarına konduğu ağlayan bir söğüt ağacı düşünün. Birisi için kalbindeki en derin acıyı alıp yerine güzel bir şey koymaya gücü yeten, diğeri için ise geçmişin ağırlığını kendi hatası olmadığını anlatmaya çalışan bir ağaç.... Bu ağacın altında buluşup geçmişten gelen yaralarını sarmak isteyen iki kalp. Dalton ve Charity....
Yazar romanda bize aile kavramının önemini içinizi ısıtan bir hikaye ile anlatmış. Hayatımızda ne kadar çok acılar, fırtınalar yaşasak da bizi biz yapıp ayakta durmamızı sağlayan, sevdiklerimizin verdiği güçtür. Ve bu gücü biz istemediğimiz sürece kimse yıkamaz. .