Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek...
İnsan o ki, O'ndan başkasını sevemez sevginin mâhiyeti îcâbı, O'ndan başkasını bilemez bilginin mâhiyeti îcâbı. Işık ki tek kaynaktan dağılır, ışığa yakın olan aydınlık, uzakta kalan karanlıktır. Her şeyin O'ndan olması, ve ışığın tek kaynaktan dağılıyor olması O'ndan başkasının bilinme ve sevilme ihtimalini tümden yok eder. Kimi zaman sevdiğimizin ne olduğunu bilmeden severiz. Ve insan henüz neyi sevdiğini bilmediği böyle zamanlarda O'ndan başkasını sevdiğini zannedebilir: Bir çiçeği, bir kuşu, denizi, yağmuru, gökyüzünü, yazıyı, yazıyı yazanı, kalemi tutanı, bir yaratılmışı hâsılı. Söz gelimi Leylâ Mecnun'u, Şirin Ferhâd'ı, Züleyha Yûsuf'u sevdiğini zannedebilir. Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir. Çünkü ışığın kaynağı tektir ve kim aydınlığının kendinden menkul olduğunu iddia edebilir? Her aşk O'na çıkar sonunda, O'ndan başkasını sevmek imkansız gibidir. Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir, bilmese de bu böyledir. Bu yüzden değil mi ki kendini kaybetmek gibi görünen aşk, aslında kendini bilmek. İstese de insan O'ndan özgeyi sevme şansı yok. Şans sözcüğü yok lügatlarde bundan böyle, O'ndan özgeyi sevme ihtimali yok. Ve neyi sevdiğini bilenle bilmeyen arasındaki fark sadece bilmenin bilincinden ibaret. Küçük bir biliş farkı. Mülk gibi aşk da Allah'tan. Ruhun da O, kalbin de O, aklın da O. Tenin de O, canın da O, cismin de O. Ve aradan perdeleri kaldırarak O'nu bilmek olarak tanımlanan şey, bu seyr ü sefer, sadece O'nu bilmeyi bilmenin sancısından ibaret. Sevginin yanılgısı yok. Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek. Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek. Bilmemek yanlış kılar sevgiyi. Züleyha ki Yûsuf'u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi. Sonra aşkın kaynağını bildi, Yûsuf'u değil, Yûsuf'ta tecellâ eden nuru sevdiğini fark etti. Yûsuf da, ki rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız ona secde etmişti, bir kuyuya atılmış ve kendisine zindanda rüya yorumu verilmişti, önce aşkın kaynağını bildi sonra nurun Züleyhâ suretinde tecellâ ettiğini fark etti. Biri suretten nura yükselirken diğeri nurun surette tecellâ ettiğini idrâk etti. İşte bütün hikâye: Kim düştü kuyuya, Yûsuf mu, Yakub mu, Züleyha mı? Zindan kimin kaderi, Yûsuf'un mu, Yakub'un mu, yoksa Züleyha'nın mı? Yûsuf, Yakub ve Züleyha yok aslında. Hepsi bir, hepsi O bir, hepsi tek bir.
Sayfa 14 - Timaş Yayınları I 637 Aşk Klasikleri Dizisi I 1 / 41. Baskı Nisan 2012, İstanbulKitabı okudu
··
30 görüntüleme
Harun mert okurunun profil resmi
Leyladan, Mevlaya ...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.