Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

448 syf.
8/10 puan verdi
“Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş” diyor şair. Yeryüzünde konuşulan bütün sözler gökkubbede kayda geçmektedir. Arz ve sema, üzerinde olup bitenler için hesap gününde şahitlik edecektir. Kainatın bir hafızası olduğunu ifade eden bu hakikatler yanında toplumun da bir hafızası vardır. İşte bu hafıza elindeki Kur’an-ı Kerim mealinin korunup günümüze ulaşmasını ve siz okuyucularıyla buluşmasını mümkün kılmıştır diyor yazarımız… Yeni Cumhuriyet idaresi 1925 yılında temel İslami kültürün millete kendi diliyle öğretilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle TBMM’nde bir Kur’an tercümesi ve tefsiri ile Sahih-i Buhari tercümesi hazırlatılmasına karar vermiş, bu işler için Diyanet İşleri Riyaseti’ne bir tahsisat ayrılmıştı. O dönemde herkesin itimat edebileceği nitelikte bir Kur’an tercümesi mevcut değildi. Böyle zor bir işin altından kalkabilecek kapasiteye sahip birkaç kişi arasından herkes bilhassa Safahat ve İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİ Mehmed Akif’i işaret ediyordu. Gerçekten de baş yazarı olduğu Sebilürreşad dergisine yazdığı kısa tefsir yazıları çok beğenilmiş olan ve memlekette o devirde Arapçayı en iyi bilen dört kişiden biri olarak kabul edilen, Türk dilindeki hakimiyeti zaten tartışma dışı olarak görülen İslami ilimleri kendi gayretleriyle tahsil etmiş bir zat olarak Mehmet Akif Ersoy, Kur’an tercümesi için tabiri caizse biçilmiş kaftan olarak ortaya çıkıyordu. Tefsiri Elmalılı Hamdi Efendi’ye Tecrid-i Sarih tercümesinin de Babanzade Ahmed Naim Bey’e yaptırılması kararlaştırıldı. Fakat Mehmed Akif, Kur’an tercümesini kabul etmedi yoğun ısrarlar karşısında uzun zaman direndi. Nihayet uzun çabalar sonucu Aksekili Ahmed Hamdi Efendi’nin gayretleri ve Elmalılı Hamdi Efendi’nin teşvikleri ile bu vazifeyi Ekim 1925’de kabul etmek zorunda kaldı. Mehmed Akif Bey tercümeyi kabulünü müteakip Mısır’a gitti ve oraya vardıktan birkaç ay sonra 1926 yılında Kur’an’ın tercümesi üzerinde çalışmaya başladı. Üç yıllık bir çalışma sonucunda 1928 yılında tercümenin ilk şeklini tamamladı. Tercümesinin müsveddesini bitirdikten sonra dört yıl boyunca düzeltmeler yaptı, tercümeyi baştan sona yeniden elden geçirdi ve 1932 yılında çalışmasını tamamladı. Meal çalışmalarıyla geçen bu yıllar boyunca bir yandan da memleketin dini hayatında vukua gelen değişimleri ve hükümetin aldığı yeni kararları takip etmekteydi. Ezcümle namazlarda artık Kur’an’ın Arapça aslı yerine tercümesinin okutulacağı şeklindeki düşünce ve şayialar kulağına geldi. Kendi yaptığı mealin bu amaçla kullanılacağından endişe etmeye başladı. Tercümeyi bitirdiği 1932 yılında, Diyanet’le yaptığı sözleşmeyi feshetti. Diyanet yetkilileri Elmalılı Hamdi Efendi’ye tercüme işinide üstlenmesini teklif etmişlerdi. O sırada Furkan Suresinin tefsirine kadar gelen Elmalılı Hamdi Efendi Kur’an’ın hakettiği doğruluk ve güzellikte tercüme edebileceğine inanmadığını söyleyerek görevi kabul etmek istemediysede görüşmelerden sonra ayetlerin altına, tefsire geçmeden önce bir meal ilave edilmesi konusunda anlaşma sağlandı. Mehmet Akif’in, anlaşmayı feshetmekle birlikte, aldığı avansı ödeyecek parası yoktu. Aldığı bin lirayı Sebılürreşad’ı çıkarması için Eşref Edib Bey’e vermişti. Bir rivayete göre Elmalılı Hamdi Efendi Meal için alacağının bin lirasından vazgeçerek bu borcu ödedi. Mehmed Akif’in mukavelesinin niçin feshettiğine dair bizzat kendisinden aktarılan şu ifade yeterince açıklayıcı mahiyettedir: “Tercüme güzel oldu, hatta umduğundan daha iyi. Lakin onu verirsem, namazda okutmaya kalkacaklar. Ben o vakit Allahımın huzuruna çıkamam ve Peygamberimin yüzüne bakamam.” Akif, sözleşmesini gereği, ilk başta yaptığı tercümelerin bazı müsveddelerini İstanbula göndermişti. Tercümeleri okuyan Elmalılı Hamdi Efendi’nin ilk kanaatlerini ifade etmesi bakımından Eşref Edib’in naklettiği şu hatıra önemlidir: “ Mısır’da tercümeyi bitmiş gördükten sonra, o zaman Üstad’a dedim: ‘- Artık, elhamdülillah, tamam olmuş. Dönüşte ben bunu İstanbul’a götüreyim.’ Güldü. ‘- Onu tamam oldu mu zannediyorsun? Onun üzerinde daha ne kadar işlemek lazım! Çok noksanları var.’ ‘-Noksan tarafını görmüyorum. Hayli tebyiz etmişsiniz.’ ‘-Sana göre tamam olmuş, ama bana göre daha çok noksanları var.’ 7 yıllık bir çalışmaya, üstelik bunun 4 yılını tashih ve tebyiz çalışmasına ayrılmış olmasına rağmen Akif’in bir türlü son kanaatini ortaya koyamaması onun titizliğini ve çalışmaya verdiği ehemmiyeti göstermesi açısından oldukça önemlidir. Sürecin sonunda yaşanan kimi olaylarsa Akif’teki tedirginliğin had safhaya çıkaracaktır. Türkçe ezanın ardından Türkçe ibadet projesini uygulamasına ilişkin kimi teşebbüslerde Kur’an tilavetine karşın söz konusu mealin kullanılması tasarlanmaktadır. Bu projeden haberdar olan Akif, çalışmasının emanet ettiği Yozgatlı İhsan Efendi’den mealin yakılmasını ister ve 1961 yılında vasiyeti yerine getirilir. İşte elimizdeki meal Tevbe suresine kadar olan kısmı uzun yıllar Mısır'da yaşayan ve orada tahsil gören merhum Mustafa Runyun tarafından korunan, latinize suretiyle daktilo edilmiş bir metinden aktarılmış. Kur'an'ın 9. suresi olan Tevbe Suresi'nin sonuna kadar olan kısmını içine alan tercüme, Kur'an'ın yaklaşık üçte birlik kısmına tekabül etmektedir. Meale gelince; Bakara suresini bitirdim ve; Mehmed Âkif'in güzel ve akıcı Türkçesiyle dilimize çevrilen tercüme ilmi,konu bütünlüğü olan, tadına doyulmaz bir okuma zevki sunması yanında, dönemin dil özelliklerini en güzel şekilde yansıtmaktadır. Ve okurken anladım ki Mehmet Akif’in müfessirlik boyutu da aşikar ve Safahât''ın üç kitabında (III, V, VII) Kur''an-ı Kerîm''den ayet tercümeleri yer alır ve 15 kadar pasajın tefsiri yapılır. Mealde M.Akif in Sebilürreşad Dergisinde yayımlanan eski mealler de dipnot olarak verilmiş ki meal üzerinde sadeleşme yapıldığını anlaşılıyor Benim tercihim her zaman orijinal metinler olduğundan ilk sahih tercümeyi beğendiğimi ifade edebilirim. Bu bağlamda benim zirve eserim Elmalılı Hamdi Yazır ‘ın Hak Dini Kuran Dilidir. Üstadın mealini okurken kimden etkilendiği o kadar net ki; Mehmet Akif Ersoy… Hamiş; Mehmet Akif Ersoy’un yıllar süren bir emek neticesinde elimizde bulunan az bir nüsha dahi olsa kütüphanemizde bulunması gereken okunası bir meal olduğunu düşünüyor ,Elmalılı Meali ile karşılaştırmalı okunduğunda tadına doyulmayacağı kanaatimi belirtiyor ve şiddetle tavsiye ediyorum derim:)) Selametle… NOT: İlk defa meal okuyacaklar için acizane tavsiyem önce Mahmut KISA, Hasan Tahsin FEYİZLİ vs. gibi eserleri okuduktan sonra okunması daha sağlıklı olur kanaatindeyim.
Kur'an Meali
Kur'an MealiMehmet Akif Ersoy · Mahya Yayıncılık · 201273 okunma
··
217 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yusuf okurunun profil resmi
Marşımızın sene-i devriyesinde bilgilendirici yazı için çok teşekkürler hocam, bu kitabı istek olarak attığınızda olmamasına çok şaşırmıştım sitede, karşılaştırmalı okumalar için çok faydalı olacağı kanaatindeyim ben de, savaş atmosferinde o zor dönemlerde bu denli kapsamlı çalışma ile dahi yazıldığını bilmek merak uyandırıcı, ''Baş yazarı olduğu Sebilürreşad dergisine yazdığı kısa tefsir yazıları çok beğenilmiş'' Sebilürreşad'dan bazı şeyler kaynaklık ettiğini bilmiyordum çok makbule geçti, bu dergi de bir proje kapsamında cilt cilt kitaplaştırıyor pdfleri mevcut meraklısına : bagcilar.bel.tr/icerik/174/1701...
Mutâlî’ okurunun profil resmi
Rica ederim Yusuf bey mutlaka okunası bir çalışma diyorum , sayenizde de dergiye ulaşmış olduk çok teşekkür ediyrm eyvallah:))
Hakan Can okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık Salih hocam. Benim de epey merakımı celb etti bu meal. Bu meal hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler adına çok açıklayıcı bir inceleme olmuş.
Mutâlî’ okurunun profil resmi
Hakan bey ifade ettiğim gibi hiç tereddüt etmeden okuyun derim hatta ve hatta İlahiyat Fakültelerinde tahkik amacıyla okunması taraftarıyım diyebilirim...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.