Hiç mantığa uygun gelmiyor her şeyin, herkesin bir "hiç" olması.. ay, güneş ve yıldızları, binlerce hayvanlari, bitkileri, taşı, toprağı, suyu, ateşi, havayı ve en önemlisi insanları hepsini özenle, süsleyerek, yerli yerinde, karışık iken karıştırmayarak, biri diğerinin vazifesine mani olmadan, yaratmış olan yaratıcı; nasıl olur da, bu kadar güzellikleri, incelikleri en sonunda bir "hiç" olmak üzere çöplüğe atsın, yok etsin, dağıtsın ?..
Bir tek insan bile icat etmiş bir şeyin, kırılmasından, kaybolmasından rahatsızlık duyduğu halde; nasıl olur da, koskoca kainatı ve içinde bir kainatı barındıran insanı yaratmış olan yaratıcı; en sonunda yok olmak üzere hiçliğe atsın.. akıl bunu idrak edemez.. O zaman yaradanın sevilmesi yerine; Ondan (haşa) nefret etmek lazım gelir.. bu ise akıllar haricinde bir şeydir.. Bu kadar güzellikleri yaratan Sânii, hiçbir cihetle onları hiç olmak üzere yokluğa mahkum etmez..
Hayatı veren yaratıcı, onu koruyup, muhafaza etmesini de çok iyi bilir.. gözü veren, gözün gördüğünü; kulağı veren, kulağın duyduğunu; aklı, şuuru, vicdanı veren; aklın nasıl çalıştığını, şuurun ne düşündüğünü, vicdanın ne hissettiğini de çok iyi bilir...