Yaşam kabustur. Artık bir çok duruma karşı duyarsızlaştığımız bir form bu. ''Aşağılık insanoğlu her şeye alışır.'' dediğindeki gibi, huzursuzluk, bir insan doğası olarak kabul edilegeldi. Kabus içinde rüya, rüya içinde kabus... Neyi hatırlamamız gerektiğini bilemiyoruz. Adler, rüyaları birer prova alanı olarak görür. Yapmak isteyip yapamadıklarımızı prova ettiğimiz sahneler. Tamamını hatırlayabilsek insanın huzursuzluğunun tedavisi için adım atılabilir bir ortamı sunacak olan sahneler. Belki de tam tersi bir mantıkla gündelik hayatta toplumun bize zorla giydirdiği kıyafetleri yırtıp attığımız alanlardır. Ancak insanın huzursuzluğuna ilaç değil. Sürekli bir döngü bu birbirini besleyen. Dostoyevski öyle sözler etmiş ki her defasında cümlelerde kaybolup gidiyorsun.
Uğur De Molinari Doğru, yaşam bir kabusa döndü. Sanki robot haline gelmeye başladık. Rüyalar bile duygusuzlaştı. Ve evet Dostoyevski çok değerli, büyük bir yazar.
(Bence) beynimiz, olmasından çok korktuğu veya olmasını çok istediği şeyleri birçok kez tekrar tekrar simüler eder biz farkında olmadan. Bu simülasyonlardan birine rüya olarak tanık oluyor olabiliriz.