Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

120 syf.
10/10 puan verdi
·
176 günde okudu
Ve nihayet benim bebeğim doğdu. Her ne kadar üvey anne olsam dahi onu dünyaya getiren kadar büyüten de bir annedir. İki sene süren bir emek vardı daha doğrusu eziyet. Çünkü bir roman yazma fikrinin böyle elle tutulur bir kitap haline gelme süreci çok sancılı geçiyor. Halbuki ben bir kalem kağıt alıp yazıp basıyorlar bizler okuyoruz zannediyordum. Öyle şeyler yaşadım ve gördüm ki artık kimsenin kitabına kötü yorum yapmayacağım. Zor oluyormuş çok zor. İki satır bir diyalog oluşturma konusunda bile ne kadar çok düşünmek gerekiyormuş meğer. Bir konu hakkında bilgi istediğim Aykut çok güzel bir yorum yazısı yazmıştı bana. Usta bir yazar gibi yazdın dediğimde "usta değilim anca çırak olurum" dedi. Dur bakalım dedim kendi kendime, çok şahane yazarım, bir taneyim demediğine göre güzel yazıyordur diye düşündüm. Ben öyle kendini çok öveni sevmiyorum. Bir durum övülecekse bırakın ben öveyim. Kendisi çok şahane yazdım diyenler kesinlikle en berbat yazanlardır. Gerçekten güzel yazanlar ise kendilerini hiç beğenmez. Hep daha iyisi olsun isterler. Sadece kötü yerleri bulup işaretlememi isteyen Aykut romanını bana gönderdiğinde zaten bitmişti. Yani Aykut bittiğini zannediyordu ama bazı eksik yönleri vardı. Aslında Aykut çok umutsuz olduğu için romanı rafa kaldırmıştı. Bu yüzden eksik kalmıştı. Zaten kendisinin de çok şahane yazdım gibi bir iddiası yoktu. Tam tersi kendini hiç beğenmiyordu ama ben onun kaleminin ucunda bir ışık görmüştüm. Elimdeki polisiye romanı en heyecanlı yerinde bırakıp Aykut’un yazdıklarını okumaya başladım. Aykut’un kalemini sevmiştim. Bazı sayfaları çok şahaneydi bazıları kötüydü. Yani şöyle anlatmam gerekirse roman yapı itibariyle çok güzel mesajlar veriyordu okuyucuya ama olay örgüsünde biraz sorun vardı. İsteseydi tabiki onları da düzeltirdi ancak çok umutsuz olduğu için uğraşmamıştı. Bu roman olmadı ben ikinciye başladım onu bastıracağım diyordu. Madem o uğraşmıyor ben uğraşayım, benim içinde bir deneyim olur dedim. Benim yazar olma yazma gibi bir niyetim yok ama bu dünyayı tanımak istedim. "Kitabı ben çıkartacağım bana yardım et. Beğenmeyenler beni beğenmesin sen gölge yazar olarak kal dedim" ve kabul etti. Oturduk baştan sona hatalı gördüğümüz her cümleyi, her karakteri elden geçirdik. Burada bunu yapmasın, burada bunu söylemesin. Şuraya gitsin, şöyle olsun falan. Çok uğraştım, çok yıprandım, bazen intihar edesim bile geldi. Allah'ım ben bu işe nereden bulaştım dedim. Romanla değil tabi Aykutla uğraştım. Ben şurası olmamış dedikçe Aykut dibe vuruyor siliyorum dosyayı deyip duruyordu. Çok kez psikolojik şiddet uyguladım. Öyle ya da böyle yine her defasında kaldığımız yerden devam etmeye başladık. Bazen ona çok kızdığımda bana Aslı'dan bile betersin diyordu. Aslı romanın kötü karakteriydi. Kendisini hiç sevmiyordum ama yeter ki başladığımız işi bitirelim Aslı nedir Kill Bill deki Uma Thurman bile olurum dedim. Bazen kavga ettik, bazen güldük, bazen sinirlendik. Yok o diyalog olmadı, yok bu karakter oturmadı, bu mesaj fazla ağır oldu diye diye günlerce gecelerce savaş verdik. Bir bölümde yaptığımız düzeltme ertesi gün hoşumuza gitmiyordu baştan başlıyorduk. Ama sağ olsun beni hiç kırmadı ne söylediysem o şekilde düzeltti. Ve nihayet dosyayı tamamlayıp yayın evine yolladık. Yayıneviyle de çok uğraştık. Aykutu kanser etme noktasına getirdiği için bir şeyler söylüyorum ama içimden söylüyorum sizler tahmin edersiniz. Bir yayınevi sözleşmeleri vardı ki en zoru buydu. Madde madde saçmalıklarla dolu prosedürler. Aykut soruyor bana böyle maddeler var imzalayayım mı? Tabi ki imzala o kadarcık madde mecbur olacak diyordum. Yayınevleri sözleşmeleri neredeyse canını bize teslim et diyorlar. Sinir oluyordum ama Aykut’a belli etmiyordum. Ufacık bir şey söylesem sözleşme yırtacak dereceye geliyordu. O kadar uğraştık çöpe gitmesin diye Aykut’a hep olumlu konuştum. Umarım maddeler yüzünden başına bir hal gelmez. Sonra isim konusu geldi. Çeşit çeşit seçenekleri eledik oylamalar yaptık sağa sola haber saldık isim konusunu hallettik. Sonra kapak fotosuna geldi biraz hayal ettiğimiz şeyi kapağa yansıtamadık ama bu hali yine çok güzel oldu. Sonra işte dizgisi bilmem nesi derken bilmediğimiz bir yolculuğa çıkmış olduk ve son durakta elimizde bir kitapla yolculuğumuzu bitirdik. Çok mükemmel bir eser oldu Dostoyevski’yle yarışır demiyorum elbette. Çünkü Aykut bir usta yazar değil. Ama çok kötü olmadığını söyleyebilirim. İleride daha güzellerini yazarak iyi bir yerlere gelebileceğine inanıyorum tabi sık sık karamsarlığa düşüp motivasyonunu bozmazsa ve kendine inanırsa bunu başaracaktır. Hatta ikinci romanı yazıyor. O romanın ilkinden daha şahane olduğunu söyleyebilirim. Bir amaç varsa eğer gerçekten özverili çalışılınca oluyormuş. Ve mutlu sona ulaştığı için onun adına ve kendi adıma çok mutluyum. Kitaptaki teşekkür kısmında bana yer verdiği ve ilk kitabı benim için imzaladığı için ben de kendisine teşekkür ediyorum. Son olarak her ne kadar kızsa bu tabirden hoşlanmasa da ben ona küçük Livaneli diyorum. Evet küçük Livaneli umarım çok büyürsün, büyük yerlere gelirsin bende seninle gurur duyarım. Valla ağlayacağım. Bu kadar yazı yeter.
Pranga
PrangaAykut Günaydın · Düşülke Yayınları · 201757 okunma
··
80 görüntüleme
Aykut Günaydın okurunun profil resmi
Okurken süreç gözümün önünden geçti resmen.Bir kez daha teşekkür ederim sana herşey için, ikinci kitap eksiklikler giderilmiş şekilde olacak. :)
DUA okurunun profil resmi
Hiç ama hiç eksiği yok ikinci kitabın
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.