Halk
Zehra onun kimi zaman “millet” kimi zaman “halk” dediğini fark etmişti.
Ciddileşip de Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal ya da adını taşımaktan
büyük gurur duyduğu Yunus Emre gibi büyükleri andığı zaman
“halk” derdi, “büyük bir halk.”
Hatta işin içine Ahmed-i Hani’yi, Ciğerhun’u, Feqiye Teyran’ı, Gomidas’ı da
katarak “halkların büyüklüğünden” söz ederdi. Alay edeceği zaman da
“millet böyle istiyor” derdi. Ona göre baştakiler halka,
millet demeye başladığı zaman hapı yutmuştuk zaten.
Cumhuriyet Halk Fırkası adının çok bilinçli seçildiğini söylüyor
ama sonra hemen bu kadar ciddiyetin yettiğine inanarak başlıyordu
komikliklerini sıralamaya.
Bölünmez vatanımızın her bir köşesi cennet, milletimizin her bireyi kahramandı.
Zaten kahraman, şerefli, gazi vesaire adını taşıyan birçok şehir de bunu
ispatlamıyor muydu? Niye elin oğlu “Manchester the hero” demiyordu da,
biz “Kahramanmaraş” diyorduk bakalım? Paris niye Gazi değildi?
Milano’ya niçin “Şerefli Milano” demiyorlar ya da Madrid’e
“Şanlı Madrid” adını koymuyorlardı? Çünkü Türklerin şehirleri dışında
hiçbir şehir gazi, kahraman, şanlı, şerefli olamazdı da ondan.