Okuduğum diğer Rus romanlarını/hikayelerini de göz önüne alırsam, çayın oldukça önemli olduğunu söyleyebilirim. Bununla ilgili de şu linkteki bilgilendirici ve şaşırtıcı yazıyı okuyabilirsiniz: seyler.eksisozluk.com/ruslarin-bugune...
Dostoyevski'nin İnsancıklar'ındaki, bu kitapla alakalı alıntı da okunmaya değer.
"Sevgili Varvara Alekseyevna !
Bu ayın altısında yolladığınız kitabı geri yolluyorum. Ay-
nı zamanda, bu mektubumda bazı açıklamalarda bulunaca-
ğım size. Beni bunu yapmak zorunda bırakmakla hiç iyi et-
mediniz anacığım. İzninizle söyleyeyim: Ulu Tanrı her şeyi
insanoğlu için düzenlemiştir. Kiminin kısmetinde omuzla-
rına general apoleti takmak vardır; kiminin altıncı derece
memur olarak kalmak ... Kiminin altında emir vereceği, ki-
mininkindeyse hiç mırıldanmadan, korku içinde bu emri
yerine getireceği yazar. Kişinin yeteneklerine göredir bütün
bunlar. Bazısının yetenekleri emir vermeye, bazısınınki bo-
yun eğmeye elverişlidir. Yetenekleri kişiye Tanrı verir ... Aşa-
ğı yukarı otuz yıldır devlet hizmetindeyim. Görevimi dü-
rüstçe yaparım. Hır çıkarmam hiç. Bir yurttaş olarak birçok
kusurumun -elbette bunun yanında erdenlerimin de- ola-
bileceğini kabul ederim. Amirlerimi sayarım. Ekselansları
da severler beni. Gerçi bugüne kadar sevdiklerini belli ede-
cek bir harekette bulunmadılar, ama sevdiklerini biliyorum.
Yazım oldukça okunaklı, güzeldir. Ne çok küçük, ne de iri
sayılır. Gerçi italik yazıyı andım biraz, ama yetiyor. Bizim
dairede bir tek lvan Prokofyeviç'in yazısı benimkiyle boy
ölçüşebilir belki. Bu yaşıma geldim, şöyle büyük bir günah
işlediğimi anımsamıyorum. Herkesin küçük günahları olur.
Her insan günahkardır, siz bile anacığım! Ama toplumun
huzurunu bozucu nitelikte bir günahım, suçum hiç olma-
mıştır. Hatta nişan bile veriyordu bana ... neyse, bırakalım
bunu şimdi. Anacığım, bütün bunları aslında sizin de onun
da bilmeniz gerekir. Anlatmaya kalkıştığına göre bilmek
zorundadır. Hayır, bunu hiç beklemezdim sizden anacığım,
hayır Varvara'cığım. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Nasıl olur! Demek bundan böyle insan (nasıl olursa ol-
sun kendisinin olan) sakin köşesinde (Tanrı korkusunu,
kendini bildiği için, başkalarınca rahatsız edilmek istemedi
ği) atasözünün dediği gibi kimsenin etlisine, sütlüsüne ka-
rışmadan yaşayamayacak ! Gelip, evinde nasıl yaşadığına,
iyi bir yeleği olup olmadığına, gerekli iç çamaşırlarının bu-
lunup bulunmadığına, çizmeleri var mı yok mu, varsa içleri
neyle kaplı ona; ne yediğine, ne içtiğine, ne yazdığına baka-
caklar demek! Olur mu öyle şey anacığım? Sözgelişi beni
alalım: Yolun biraz bozuk olduğu yerde çizmelerimi sakına-
rak parmaklarımın ucuna basa basa yürürüm! Falanın para
sıkıntısı çektiğini, çay içmeye bile para bulamadığını yaz-
manın ne alemi var? Sanki herkes çay içmek zorundaymış
da! Acaba ne yiyor diye şunun bunun ağzına bakıyor mu-
yum ben? Kimseye böyle bir hakarette bulundum mu? Ol-
maz anacığım, bana zararı dokunmayan insana ben ne diye
kötülük edeyim! Örnek mi istiyorsunuz Varvara Alekseycv-
na, buyrun: Görevimi hakkıyla başarmak için bütün gü
cümle çalışıp didinirim, amirlerim de severler beni (kim ne
derse desin, gene de severler) bir de bakarım ortada fol yok
yumurta yokken birisi açıktan açığa alaya almış beni. lnsa-
nın bazen kendine yeni bir şey diktirdiği olur elbette ... se-
vincinden gece uyuyamaz. Sözgelimi, yeni çizme alınca ben
pek keyifli olurum. Ayaklarımı şöyle gıcır gıcır bir çizme-
nin içinde görmek anlatılmaz bir haz verir bana ! Böyle ol-
masına karşın, Fyodor Fyodoroviç'in bu kitabı gözden nasıl
kaçırdığına, kendini savunmamasına şaşıyorum. Gerçi daha
yeni yönetici oldu, arada sırada bağırmasını da seviyor. Pe-
ki ama niçin bağırmayacakmış? Gereken yerde amir astını
haşlamalı bence. Diyeceksiniz ki gösteriş için de haşlıyor-
lar, olsun varsın . . . O da gerekli; -aramızda kalsın Varvara'cı
ğım- bizim memur takımı başına vurmayınca çalışmaz. Yal-
nızca "ben falan dairedeyim" demek için bir yere kapağı
atar, sonra yan gelir yatar ... Memuriyette kaç çeşit rütbe
varsa o kadar da haşlama çeşidi vardır. Kendiliğinden olan
bir şeydir bu! Zaten dünyanın düzeni böyle kurulmuş ana-
cığım. Hepimiz birbirimize çalım satıyoruz, birbirimizi haş-
lıyoruz . Böyle olmasa dünyada dirlik düzenlik kalmazdı.
Gerçekten şaşıyorum Fyodor Fyodoroviç'e, böylesine bir
ayıbı gözden nasıl kaçırdı?
Bunları da ne diye yazarlar sanki? Neye yarar böyle şey-
ler? Okuyuculardan biri bunu okuyunca bana bir palto mu
yaptıracak, bir çift yeni çizme mi alacak? Hayır Varvara'cı-
ğım, bunu bırak, üstelik öykünün sonunu ister. lnsan ba-
zen köşesine siniyor, dışarı adım atmaya korkuyor ... elin-
den başka ne gelir zavallının, alaya alınmış, gururu bir pa-
ralık edilmiştir. Aile hayatı, günlük yaşayışı edebiyata konu
olmuştur. Herkes okumuştur onu, gülmüştür! Şimdi cesa
retin varsa gel de sokağa çık bakalım ... Kitaplarda o kadar
canlı anlatılmıştır ki her şey, bir yürüyüşünden tanırlar he-
men zavallıyı. Yazar öykünün sonunda durumu biraz yu-
muşatsaydı bari. Sözgelimi, adamcağızın başından aşağı ka-
ğıt kırpıntılarını döktüklerinde oraya bir nokta koysaydı,
"bütün bunlara karşın iyi bir insan, erdemli bir yurttaştı o,
deseydi, arkadaşlarının bu davranışını aslında hiç de hak
etmemişti. Amirlerine karşı saygılıydı (bir örnek bile vere-
bilirdi), hiç kimseye bir kötülüğü dokunmamıştır, dinine
bağlıydı, ölümü (ölmesi ille de gerekiyorsa kuşkusuz) her-
kesi çok üzdü." En iyisi, ölmemeliydi zavallı, paltosu bu-
lunmalıydı. Fyodor Fyodoroviç ... saçmalamaya başladım
gene galiba! Yani o general, adamcağızın erdemlerinden ha-
berdar olunca odasına çağırmalıydı onu, bir nişan vermeliy-
di, aylığına zam yapmalıydı. .. anlayacağınız, kötülükler ce-
zasını bulmalı, erdem ödüllendirilmeli, bu işi yapan me-
murlar da yaptıklarına pişman edilmeliydiler. Ben olsam
böyle yapardım. Yoksa bu öyküde ne gibi olağanüstülük,
güzellik var? Günlük bayağı, yaşayışın bir bölümünden
başka bir şey değil! Bu kitabı bana yollamak da nereden esti
aklınıza yavrucuğum? Yıkıcı, muzur bir kitap bu Varva-
ra'cığım. Hem baştan sona yalan ... gerçekten böyle bir me-
mur var olamaz çünkü. Yoo, duyuracağım bu durumu ge-
rekli yere Varvara'cığım, resmen duyuracağım.
Sadık uşağınız
Makar Devuşkin"