Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İtibarınız için nelerden vazgeçerdiniz? Ailenizden, geçmişinizden, geleceğinizden, hayatınızdan…vicdanınızdan? Eğer insanların hayatına etki etme gücünüz olsaydı bunun sorumluluğunu kaldırabilir miydiniz? Küstahça tanrıcılık oynarken hata yapmış olabileceğinizi düşünür müydünüz ya da? Vicdanınız kaldırabilir miydi böyle bir yıkımı yoksa vicdanınızı da mı kurban ederdiniz itibarınız uğruna? İtibar dediğimiz şey ne sahi? Prensiplerine uygun yaşayan onurlu bir insanın sahip olduğu bir nitelik mi? Yoksa toplumun beklentilerini karşılamak, toplum gözündeki imajımızı korumak uğruna içi çürümüş bir kabuğa dönmek mi? Geçmişte itibarınızın verdiği güçle haksız yere bir hayatı karartmış olabileceğinizin ihtimaliyle karşı karşıya kalırsanız ne yapardınız? Sadece bir ihtimal… İhtimaller vicdanınızı susturmaya yeter miydi? Sebep olduklarınızın ya da olmuş olabileceklerinizin idrakiyle bu gücü elinizde tutmaya devam eder miydiniz? Ya da en küçük bir yanlışınızda size sözde itibar kazandıran destekçilerinizin sırt çevireceğini fark ettiğinizde onların oyununa devam mı ederdiniz yoksa gerçeği seçerdiniz? Peki her şeye rağmen gerçeği arayacak kadar cesur musunuz yoksa geçmişin olasıklıklarında debelenmeyi mi tercih edersiniz?... İşte bu kitapta ünlü bir siyasi karikatüristin üzerinden ‘itibar’ı sorguluyoruz. Güzel bir kitaptı. Bazen bazı şeylerin ihtimalinin bile hayatı nasıl etkilediğini, hataların olası bedellerini, insanın yanlış yaptığında düşebileceği toplumsal yalnızlığı etkili bir biçimde anlatmış. Kitabın sonu da bazı kararları vermek için kesin sonuçlara gerek olmadığını göstermek için çok isabetliydi bence. Bazı cümleler çok uzun olduğundan ya da zaman akışındaki değişikliğin aniliğinden akıcılığı kaybettiğim anlar olsa da konu itibarıyla bağlayıcı ve etkileyici bir kitaptı, tavsiye ederim :) Zaten kapağının güzelliğinden bahsetmiyorum bile! :)) Son olarak sadece topluluklar için yaşamak kişilik kaybına yol açan bir yanılsamadan başka bir şey değil ve sonunda yalnızlığımızla baş başa kaldığımızda –ki bu kaçınılmaz- olduğumuzdan başkası değiliz aslında. Ve o an geldiğinde yaptıklarımızdan veya yapmadıklarımızdan sorumlu olan bir tek biziz; ‘diğerleri’ ya da onların düşünceleri, tercihleri, istekleri, ihtiyaçları değil. İşte bu yüzden böyle anlarda yalnızlığımızı düşünmeliyiz bence; o yalnızlığı huzurlu hale getirecek kararlar verebilmek için…
İtibarlar
İtibarlarJuan Gabriel Vasquez · Everest Yayınları · 201852 okunma
··
131 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Yine çok sade ve incelikli bir nazarla esere kendi ruhunuzu katmışsınız İclal. İbn Arabi Hz.nin Fütûhât'inde geçen şu cevher gibi satırlara denk geldim, tevafuk... “Hatanın olmadığını söyleyen, hatayı doğrunun parçası sayar.” Esasen biz mükemmelin izini sürmüyoruz, onun makamına talibiz. Bütün bunlardan evvel şunu görmenin iyileştiriciliğine inanıyorum; Kusursuzluk üstesinden gelinmesi gereken bir kusurdur. Çünkü 'hata' 'haya'nın sadece sesce komşusu değil, aynı zamanda çıkış noktasıdır. Kimliklerimizin su alan, çürük zeminleri hatayı yok saymamızdan ileri gelir. Zira yok saydığımızı iyileştirme şansımız yoktur. Bu yüzden itibar uğruna yarıya indirilmiş görüş, en evvel hakikati ıskalar... Kalbinize hürmetle...
İclâl okurunun profil resmi
Güzel yorumunuzla incelemeye kattığınız değer için çok teşekkür ederim Eylül hanım. Durup birkaç kere okudum. Tam da dün arkadaşımla benzer bir konu üzerine konuşuyorduk. Bana çok farklı yerlerden dokundu. Bunun için de ayrıca teşekkür ederim. Sevgilerimle...
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.