Lise sıralarında genç bir çocukken, çok kez elime Oğuz Atay alıp bırakmışlığım vardır. Ağırlığını kaldıramamış, ilerleyememiştim o zamanlar. Ama şimdi anlıyorum ki Oğuz Atay'ı okuyabilmek için, anlayabilmek için, kafasının içinde yaşadığı o karmaşıklığı biraz olsun içselleştirebilmek için yaşamak gerekiyormuş. Biraz yaşamak, hayatın acı tadını biraz almak, omzuna yüklenen ağırlıklarla bir nebze de olsa kuvvetlenmek gerekiyormuş. Ancak ondan sonra insan Atay'ın kendi kafasında kurduğu ve kendi omuzlarına yüklediği ağırlıkları hissedebiliyormuş. Tehlikeli Oyunlar da aynı tutunamayanlar gibi elimde kalemle çizerek okuduğum, karmaşık dertleri sade bir dille anlatan bir kitaptı. Hikmet'in yaşadığı yalnızlığı, sonunda tercih ettiği acı yolu, bu yola nasıl itildiğini, insanlardan neden uzaklaştığını öyle güzel anlatıyor ki Oğuz Atay, okurken siz de bir Hikmet oluyorsunuz, Sevgi'de sevgisizliği, Bilge'de bilgisizliği hissediyorsunuz. En önemlisi de Hikmet'i yargılamıyor, onu anlıyorsunuz. Okunması gereken kitaplar arasına bu kitabı da almalı ve kesinlikle okumalısınız. Okurken elinize bir kalem almayı unutmayın, çünkü ihtiyacınız olacak.