Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ozellikle yakın tarihli olmak üzere tüm felsefenin en büyük temel sorularından biri düşünce ve varlık arasındaki bağlantıyla ilgilidir. Kendi vücudunun yapısı hakkında tamamen cahil olduğu eski zamanlardan bu yana insan, rüyalarda gördüklerinin tesiriyle düşünme ve hissetme aktivitelerinin vücudu tarafından değil, içinde bulunan ve ölüm esnasında bedeni terk eden başka bir ruh tarafından gerçekleştirildiğine inanagelmiştir. O günden beri inatla, ruhu ve dış dünya arasındaki ilişki hakkında derin derin düşünmüştür. Eğer ruh ölümle birlikte vücudu terk ediyor ve var olmaya devam ediyorsa ruh için ayrı bir ölüm icat etmeye lüzum yoktur. Böylelikle ölümsüzlük kavramı ortaya çıkmıştır. Oluşum safhasındayken henüz bir teselli olarak değil, mücadelenin beyhude olduğu bir akıbet, veya Yunanlarda görüldüğü gibi kati bir felaket olarak görülmüştür. Varlığı bir kere kabul edilince, ruha ölümden sonra ne olduğuna dair insanlığın evrensel cehaleti ve din dış teselli bulma arzusu arasındaki ikilem genel anlamda bezdirici bir kişisel ölümsüzlük fikrini doğurmuştur. Aynı şekilde ilk tanrılar doğadaki güçlerin kişileştirmeleri olarak ortaya çıkmıştır. Dinlerin gelişim sürecinde bu tanrılar git gide daha da dünya dışı varlıklara dönüşmüş ve insanın entelektüel gelişiminin doğal bir sonucu olarak neredeyse saflaştırma diyebileceğimiz bir soyutlama süreci sonunda insan zihninde az çok sınırlı ve birbirini sınırlayan çok sayıda tanrıdan tek tanrılı dinlerin tam yetkili Tanrı'sı doğmuştur.
Sayfa 23 - Altı kırkbeş yayınlariKitabı okudu
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.