BAY X

Sabitlenmiş gönderi
...akıllı olmak için iyi bir beyne sahip olmak yetmez, önemli olan onu iyi kullanmaktır. En büyük ruhlar en büyük erdemlere olduğu kadar en büyük kötülüklere de yatkındırlar; ancak çok yavaş yürüyenler her zaman doğru yolu izliyorlarsa koşanlardan ve doğru yoldan uzaklaşanlardan daha çok ilerleyebilirler.
Sayfa 7 - OLYMPİA yayınları
Reklam
Hasret Gültekin-Hasretim Sana
Dinsin fırtına gülüm Erisin dağlarda kar Hasretlik sona ersin Ülkeme gelsin bahar
BAY X
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Troilus ve Cressida
Troilus ve CressidaWilliam Shakespeare
8.2/10 · 521 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mezhepçilikten bahsediyorum. Başka yerlerde cemaatçilik adı verilen olgunun yerel karşılığı olan bu terim, bütün bir kota sistemini ifade etmektedir; ülkenin önemli makamları bu sisteme göre önceden cemaat temsilcileri arasında paylaştırılır.İlk çıktığında bu fikir saçma değildi:Ne zaman bir yönetici seçilecek olsa, Hıristiyan bir adayın karşısına sürekli Müslüman bir aday çıkması, ikisinin de kendi dindaşları tarafından desteklenmesi olgusundan kaçınmak gerekiyordu. Bu nedenle makamların en baştan farklı cemaatler arasında paylaştırılmasına karar verilmişti.Cumhurbaşkanı mecburen bir Maruni Hıristiyan, Bakanlar Kurulu başkanı bir Sünni Müslüman, Meclis başkanı bir Şii Müslüman olacaktı. Hükümette Hıristiyan ve Müslüman bakanların sayısı her zaman eşit olacaktı. Ayrıca her cemaatin kendi milletvekili sayısı olacak, bu sayıya itiraz edilemeyecekti. Kamu görevlerinde de bazı dozajlara uyulmaya gayret edilmişti. Bu kurgu karmaşık, hatta içinden çıkılması zor olmakla birlikte bir sebebi vardı ve belki de sonunda istenen neticeleri verecekti.Ama kotalar sistemine özgü zehirli ve aldatıcı nitelik yeterince dikkate alınmamıştı. Aslında cemaatler arası rekabet azaltılırsa,gerilimlerin yavaş yavaş düşürüleceği ve yurttaşlarda bir dinden veya mezhepten ziyade bir ulusa ait olma duygusunun güçleneceği umuluyordu. Ama bunun tam tersi yaşandı. Yurttaşlar haklarını elde etmek için devlete yöneleceklerine, kendi cemaatlerinin yöneticilerine başvurmayı daha faydalı buluyordu. O zaman cemaatler, zümreler veya silahlı milisler tarafından yönetilen ve kendi çıkarlarını ulusal çıkarın üzerine koyan özerk derebeyliklere dönüştü.
Sayfa 54 - YKYKitabı okuyor
...eski bir Alman atasőzunun dedigi gibi, "banyo suyuyla birlikte çocuğu da atmak" da doğru olmaz. Burada "çocuk" derken, en küçüklerine varıncaya dek tüm dinsel toplulukların varlığının kabul edilmesi ve her birinin yasal statüsünün, ibadet özgürlüğünün, siyasal ve kültürel haklarının-kısacası saygınlığının- tanınması fikrini
Sayfa 52 - YKYKitabı okuyor
Reklam
Lübnan'daki bütün cemaatler, en kalabalık olanlar bile tabii ki azınlıktır; her biri günün birinde baskıya veya aşağılanmaya tabii ki maruz kalmıştır;ve tabii ki hepsi hayatta kalabilmek için kurnazlık yapma ve korunma ihtiyacı duymuştur. Bu nedenle de her biri, kendi emelleri,korkuları, düşmanlıkları olan türlü çeşitli ortaklarla bölgesel ve uluslararası dayanışma ağları örmeye uğraşmıştır.
Sayfa 49 - YKYKitabı okuyor
Kesin olan bir şey varsa, Suriye-Mısır birleşmesi Lübnan'ın hem bağımsızlığı hem de iç barışı için ciddi ve çok yakın bir tehdit oluşturmuş, o dönemdeki yöneticilerinin bilgeliği, ileri görüşlülüğü ve ustalığı sayesinde ülke bu zorlu sınavdan sağ salim, hatta belki daha da güçlenmiş olarak çıkmıştı.
Sayfa 48 - YKYKitabı okuyor
Tanıdık geliyor ....
Siyasi ustalığından mı yoksa yüce gönüllülüğünden mi bu şekilde davranmıştı? İşin aslı, pek de önemi yok. Çıkarlar ile ilkelerin sistematik bir şekilde zıt kutuplara yerleştirilmesi bir hata. Çünkü kimi zaman buluşabilirler. Kimi zaman yüce gönüllü davranış bir ustalık,alçaklık ise beceriksizliktir. Bizim sinik dünyamız bunu kabullenemese de Tarih bu yönde örneklerle doludur. Çoğunlukla, değerlerine ihanet eden bir ülke aynı zamanda çıkarlarına da ihanet eder.
Sayfa 36 - YKYKitabı okuyor
Suriye
Bu ülkenin henüz bağımsız bir basına, serbest seçimlere ve geniş bir siyasal parti yelpazesine sahip olduğu devri hatırlaya bilenlerin sayısı fazla değildir. O devir pekâla yaşanmıştı ama benimbu konuda doğrudan hiçbir anım yok çünkü Mart 1949'da, ben doğduktan bir ay sonra Şam ilk darbesiyle tanışmıştı. Bir general iktidarı ele geçirmiş ve anayasayı askıya almıştı. Haziran ayında oyların % 99'unu alarak kendini cumhurbaşkanı seçtirdi ve mareşal unvanını aldı. Ama Ağustos ayında ikinci bir darbeyle devrilip infaz edildi. Sonra Aralık ayında onu deviren de devrildi, birkaç ay sonra da öldürüldü.... Üç darbenin yaşandığı 1949'dan sonra, bir daha Suriye'de hiçbir zaman demokrasi kendini kabul ettiremedi. Ülke üzücü ve hayalkırıcı bir şekilde peşi sıra yaşanan istikrarsızlık ve diktatörlük evrelerinden başka bir şey tanımadı. Ve her sarsıntıda, mağluplar Lübnan'a sığınıyorlardı: Kızağa çekilmiş subaylar, hapisten kaçmış siyasetçiler, fabrikaları millileştirilen sanayiciler, bir özgürlük alanı arayan sanatçılar ve entelektüeller... Onlarca yıl boyunca Şam ile Beyrut arasında sürekli bir mülteci akını oldu; bu mültecilerden zaten Suriye seçkinlerinin içinde yer alanlar kendilerini kabul eden ülkenin elitiyle fazla zorluk çekmeden bütünleşebildiler. Şu şairin, şu kadın oyuncunun, şu bestecinin, Lübnan'ın şu bakanı veya cumhurbaşkanının Beyrut ya da Sur'da değil de Şam, Halep veya Lazkiye'de doğduğunu öğrenmek hiç kimseye dokunmuyordu.
Sayfa 40 - YKYKitabı okuyor
BAY X
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom
9.2/10 · 51,9bin okunma
Reklam
BAY X
Bir kitabı okumaya başladı
Kendini Bilmek
Kendini BilmekMichel Foucault
7.7/10 · 578 okunma
%75 (150/200)
Uygarlıkların Batışı
Uygarlıkların BatışıAmin Maalouf
8.1/10 · 1.734 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Bir Solukta Dünya Mitolojisi
Bir Solukta Dünya MitolojisiHannah Bowstead
6.5/10 · 15 okunma
129 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Müfettiş
MüfettişNikolay Gogol
8.5/10 · 4.852 okunma