İçeriğindeki alıntılarla anlatım daha da zenginleştirilmiş ve daha iyi bir yapıt oluşmuş. Eğer kitaba başlamak için hâlâ bir endişeniz varsa o zaman sadece bu kısmı okuyun ve kararınızı ona göre verin. Tabii bu kısım bana göre en iyi kısımlardan biri, sizin ne anlayacağınızı, neler hissedeceğinizi bilemem. Umarım okursunuz veya okumuşsunuzdur da bunca şeyi kaçırmazsınız veya zaten kaçırmamışsınızdır. Neyse iyi okumalar :)
Gülmek ve Ağlamak
Demokritos ve Herakleitos öyle iki filozoftu ki, birincisi insanlık halini boş ve gülünç bulduğu için halk arasına alaycı bir güler yüzle çıkarmış; Herakleitos ise, insanın haline acıdığı, vahlandığı için hep üzgün bir yüz ve yaş dolu gözlerle dolaşırmış.
"Ridebat, quoties a limine moverat alter unum
Protuleratque pedem; flebat contrarius alter.
Evinden dışarı adım atar atmaz gülmeye başlardı biri
Öteki ise ağlamağa başlardı."
Juvenalis
Ben birinci davranıştan yanayım; gülmek ağlamaktan daha hoş olduğu için değil yalnız, insanlığı daha fazla küçümsediği, bizleri daha fazla suçladığı için. Öyle hallerimiz var ki ne kadar aşağılansak yeridir bence. Yakınmada, vahlanmada acıdığımız şeye değer verme vardır bir çeşit. Alay edilen şeylerse değer vermediğimiz şeylerdir. Sanmıyorum ki insanlıkta saçmalıktan fazla dert, budalalıktan fazla kötülük olsun. Dertlerimiz saçmalıklarımızdan daha ağır basmaz; aşağılık olduğumuz kadar zavallı da değiliz. Onun için, Diogenes, kendi kendisiyle konuşan, fıçısını yuvarlayıp gezen, Büyük İskender’e dudak büken, insanları sineklere, hava cıva dolu torbalara benzeten o filozof, bence, insanlardan nefretiyle ün kazanan Timon’dan daha acı, daha sarsıcı, dolayısıyla daha doğru bir yargıçtı. Çünkü nefret ettiğimiz şey yüreğimizde yeri olan bir şeydir. Timon lanet okuyordu bize, batmamızı istiyordu bütün hıncıyla; tehlikeli, zararlı, bulaşıcı diye kaçıyordu ülfetimizden. Öteki o kadar az değer veriyordu ki bize, yaklaşmamız rahatını kaçıramaz, tutumunu değiştiremezdi. Kovmuyordu insanları, korktuğundan değil, onlarla görüşmeyi hiçe saydığından: Bizi kendisine iyilik de kötülük de yapmaktan aciz sayıyordu.