Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

464 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Bir türlü ölemeyenler, öldüğü halde yerini yadırgayıp geri dönenler, sadece ruhsal olarak geri dönenler, başlar üstünde gezinen sarı kelebekler, çarşaflarla göğe yükselenler, kuyruklu doğan insanlar, gökten birkaç gün boyunca çiçek yağması, dört yıl aralıksız yağmur yağması ve görünmeyen doktorlarla yazışmaların olduğu büyülü bir algının, savaş, yalnızlıklar ve trajedilerle dolu gerçeklikle buluşmasının romanı aslında bu. Hasan Ali Toptaş'ın kitaplarını daha evvel okuduğum için aklıma Gölgesizler kitabı geldi. Gittikçe ıssızlaşan ve yalnızlaşıp içe kapanan insanların olduğu bir yer ve en sonunda da doğan bir ucube. Büyülü gerçekçilik kardeşliği diyelim. Bir ailenin beş-altı kuşak, yüz yıl boyunca, süren yalnızlığı...Kimi inatla, kimi içe kapanmayla kimi de gururla geçen yüzyıl. Herkesin hayatını sürdürmeye dayanabilmek için sığındığı bir uğraşı, bir döngüsü oluyor mutlaka. Misal, Albay Aureliano Buendia eritip yeni baştan balık süsü yaparken, Amaranta kendisi için sürekli olarak, ancak ölünce bitecek bir kefen dikmekte, Jose Arcadio kendini elyazmalarını sökmeye adarken, Ursula kendini anılarıyla oynadığı oyuna vermektedir. Yalnızlığa karşı sığınılan genel dayanak ise şehvet ve tutkudur. Bu keşmekeş içerisinde gittikçe ıssızlaşan yerde tufan gelir, kehanet gerçekleşir ve bir soyun hikayesi son bulur. "Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkum edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olamazdı." Roman içerisinde tarihi muz katliamı olayı da kurguda yer bulmuş. Zorlu bir yolculuğa çıkıp inatçı arkadaşlarıyla direnç gösteren dede Jose Arcadio Buendia, bir yer keşfeder ve oraya yerleşirler. Macondo dedikleri bu yerde her şey ilkel ve şendir. Eğlence ve panayırların olduğu zamanlar dışardan yabancıların gelip bu yerin sömürülmeye müsait bir yer olduğunu anladıkları zamana kadar, her şey kendi doğal akışını sürdürür. Ancak sömürünün gelip insanların köleleşmesiyle düzen bozulur (Sömürü muz fabrikası ile başlar). Durumun farkına varıp isyan edenlerin hepsi bir günde ortadan kaldırılır ve sistemi ele alan güç, olayları yok sayar. Sonrasında Macondo bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmaz. Korkup sinen insanlar, felakete uğramış evleri gibidirler artık; uyuşuk, umursamaz ve unutkan. Kurgunun gelişimine baktığımızda kendi kültürümüz ve inançlarımızdan dolayı hoş görmeyeceğimiz, rahatsız edici bir takım ilişkiler de dönüyor. Ancak latin amerika kültürü ve o pazarda üretilen ürünlere baktığımızda bu tarz şeyleri görmek mümkün. Birçok latin amerika yapımında benzer şeylere daha evvel de şahit olmuştum. Koyu katolik kısım hariç, bölgedeki farklı, esnek hayat algısından dolayı bunun normalleştiğini biliyorum. Marquez'in de çevresinde gördüğü şeylerden, yaşadıklarından esinle çok da yabancı olunmayan, o kadar da şaşılmaması gereken bir kurgu meydana getirdiğini söylemesi bunu doğruluyor. Bir de romanda beş-altı kuşağın uzun soluklu hikayesi anlatıldığı için karakter sayısı bir hayli fazla. Bunun üstüne isimler de nesilden nesile tekrar ettiği için zorlayıcı bir durum meydana çıkabiliyor. Bu tabii dezavanj durumu. Avantaj durumu ise akışın iyi olması. Bu yüzden çok fazla ara vermeden devam edebiliyorsunuz. Ancak biraz ara vererek okunursa iş, oldukça karışacaktır eminim.
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,2bin okunma
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.