Mayıs,2018
Didem Madak'ın hayatı hakkında bir şeyler okumadan kitaplarının sayfalarını çevirmeye elim gitmedi bir türlü. İnternet ortamında çok şiirine denk gelmiştim ama yaşamına dair çok şey bilmiyordum. Bu yüzden röportajlarını okudum,videolar izledim.
İzlediğim bir videoda "Kibritle oynayan bir çocuğun muzipliğini hissettim hep şiir yazarken ve genelde de yangın çıktı. Birileri hep kaçmamı söyledi, (yangın) yanan yeri bırakıp kaçmamı söyledi ama ben hep o yanan yeri grapon kağıtlarıyla süslemeye çalıştım." diyor ve böylece benim kararsızlığıma son noktayı koyuyor ,ilk hangi kitabını okuyacağıma karar veriyorum: "Grapon Kağıtları".
Bu kitabını şiirlerinde de hep var olan kardeşi Işıl'a ithaf ediyor Didem Madak.
Arka kapağında "Bu kitapta yer alan şahıs ve mekânların gerçekle alâkaları tamdır. Kahramanları hep yanlış ata oynayanlardır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları... hepsi sahiden vardır ve bir dönem yaşamışlardır. Şiirden hazzetmeyenler, Grapon Kâğıtları'nı yılbaşı ve diğer ehemmiyetli günlerde evi süslemek için kullanabilirler ya da bir ruh çağırma seansında, inatçı ruhlara seslenen uyduruk şarkılar olarak mırıldanabilirler." diyor Didem Madak.
Şiirlerinde annesi Füsun'a, kardeşine, dostu Müjde Bilir'e, kadınlara, kedilere, kuşlara ve daha nice şeye sesleniyor.
Sayfalardan bize gösterdiği, hissettirdiği sevgisini, hüznünü, özlemlerini bir kaç alıntıyla hep birlikte tekrar okuyalım.
Kardeşine olan sevgisini, düşkünlüğünü cümleleriyle hissettiriyor.
"Büyük gemiler yüzmüştü ruhumuzda
Ben Işıl'ın yelkenini üflememiştim
Bensiz uzaklara gitmesin diye"(sayfa 14)
"Işıl. Uzun siyah saçlı kız
Bu rutubetli mektup selamlarla doludur."
(sayfa 32)
Annesinin kaybının onda yarattığı yıkımı, annesine duyduğu özlemi şiirlerinin her dizesinde hissediyoruz.
"Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Muc'un ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor
Dili geçmiş zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun
Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
Durmadan soluyormuş gibi."(sayfa 16)
"Vişne bahçeleriyle dolu
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi."(sayfa 17)
Şiirinde Maviş anne diyor Müjde Bilir'e
"İki kendim varmış maviş anne
Biri benmişim biri mutsuz
Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
Dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
Ben ölürsem mutsuza iyi bak!"(sayfa23)
Okurken o kadar çok dizenin altını çizmişim ki yazsam neredeyse tüm kitabı buraya eklemiş olurum. Kitaptaki her şiir çok özel.
"Güneşi özledim, sonra seni/ Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım." (sayfa 44) diyor. Ben penceremin önündeki fesleğene her su verdiğimde aklımdasın güzel anne.
Hayat bir Füsun aldı Didem'den bir Füsun verdi ama onunla da doya doya yaşayamadı. Çok erken ayrıldı aramızdan, çok erken ayrıldı kızından. Didem 13 yaşında kaybetti annesi Füsun'u, Füsun 3 yaşında kaybetti annesi Didem'i.
Didem Madak ölmeden önce kızına şu satırları bıraktı:
“Canım Kızım Sana mektup yazacağım. Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! Canım kızım, cehaletimden şair oldum…
Annesizlikten.
Sen sakın şair olma!”
"Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burda
Ve çok ağır ilerliyor." demiş Didem Madak. Füsun'un geçen hafta ilkokul mezuniyet töreni oldu. Zaman geçiyor, zaman acımasız bir çabuklukla geçiyor artık. Annenin yaşayamadığı tüm yıllar senin olsun Füsun. Sen sakın şair olma!
Burcu'dan