Godot bu akşam gelemeyecek ama yarın mutlaka gelecek. Yarın gelmezse ertesi gün bekleriz. İsterse gelmesin, ne önemi var! Biz yine bekleriz. Onu beklerken yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız için bekleriz. Ya da hiçbirini yaşamamışızdır. Kimseyi görmemiş, kimseyi duymamış, kimseyle konuşmamışızdır. Başka günlerden farksız bir gün dilsiz olmuşuzdur ve yine başka bir günde kör olmuşuzdur. Godot belki de ölümdür ve onu beklemek artık bir alışkanlık haline gelmiştir. Onu beklerken olan -ya da olmayan- olaylar da hayattır. Belki de hiçbir zaman Söğüt ağacının altında bir çift çizme ve bir şapka olmamıştır. -Mantıksızlığın içinde mantık aramak.-