Korkuya kapıldığı su götürmezdi; demek ki bilincinde değildi milyarlarca kişinin oynadığı rolün bir kere de kendisine verildiğinin. O da milyonlarca yanılgının bir yenilmesiydi: Benim gençliğim geçmez! Onu dilediğimce, dilediğim her şeye karşı kullanabilirim.!
Hatırladı; kendisi de böyleydi. Ve böyle olan bir sürü insan tanımıştı. O önlenemez kuvvet, o eşsiz kuvvet; yani gençlik, insanı içinden, içinden iteler, aldatırdı. Mutlaka razı ederdi o Don Kişot yolculuğuna.. devlerin peşine düşürürdü.
Sonra da korkular başlardı. Alttan alta. Devlerin yenilmezliği anlaşılmaya başlardı. O bitmez, o geçmez sanılan kuvvetin -bir mum gibi.. gözle görülürcesine- milim milim ama durdurulamaz, yavaşlatılamaz bir tempo ile eriyip gitmekte olduğu sezilirdi.