Tolstoy açıkça ayrımlaşmış, somut ve varolan bir dünyaya işaret eder: bir bütünselliğe açılabilecek olsa, romanın kategorilerinin asla erişemeyeceği ve yeni bir sanatsal yaratım biçimini, yenilenmiş bir epik biçimi gerektirecek olan bir dünya.Bu dünya, insanın bir toplumsal varlık ya da yalıtık, benzersiz, saf ve dolayısıyla soyut bir içsellik olarak değil, sadece insan olarak var olduğu saf "ruh-gerçekliğin" alanıdır. Bu dünya doğal ve basitçe deneyimlenen bir şey olarak, tek sahici gerçeklik olarak ortaya çıkabilseydi eğer, tüm tözlerinden ve ilişkilerinden yepyeni bir eksiksiz bütünsellik inşa edilebilirdi. Bölünmüş gerçekliğimizin salt bir artalan olarak kalacağı bir dünya olurdu bu; biz doğanın dünyasını ne kadar geride bıraktıysak bu dünya da bizim toplumsal gerçekliğimizin ikili dünyasını o kadar geride bırakmış olurdu.