Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

430 syf.
10/10 puan verdi
Bin Muhteşem Güneş'in en etkileyici yanı tıpkı Uçurtma Avcısı'nda olduğu gibi; çocukluğundan hatta doğumundan itibaren okuduğumuz, aramızda bir bağ kurduğumuz karakterlerin hayatının akışıyla bizi sarsması. Khaled Hosseini'nin en güçlü yanı ise Doğu'nun toplulukçu kültüründen ve Afganistan'ın karmaşık ve acı tarihinden gelmiş bir yazar olarak bireyci Batı toplumlarının bir insanı merkeze alıp onun değişimini anlatan kitaplarının aksine toplumun ve insanların bir insanda yarattığı etkiyi ve değişimleri yazması. Elalem ne der korkusu Meryem'in çocukluk aşkı olan babası tarafından kabul görme isteğini elinden alıyor. Nana'nın yaşadığı toplum baskısı, Meryem'in bir kulübede de olsa huzurla geçebilecek hayatını annesinin bitmek bilmez yakınma, suçlama ve öfke kusma seanslarına dönüştürüyor. Meryem'in çocukça bir inadı, en doğal hakkı olanı talep etmesi ve annesinin haklı olduğunu anladığında annesinin intihar etmesi yüreğinde kapanmaz bir yara bırakıyor. Babasının karılarına karşı çıkamaması/çıkmaması hayatının geri kalanında türlü eziyetlerini çekeceği kendisinden 30 yaş büyük Raşit şerefsiziyle zorla evlendirilmesine neden oluyor. Tüm bu toplumun ve insanların sebep olduğu olaylar Meryem'in hem tüm hayatını hem de hayat dolu küçük bir çocukken nasıl sessizce acısını çeken, boyun eğen bir kadın olduğunu etkiliyor. Ta ki son başkaldırısına kadar... Leyla'nın ise ailesinin(babasının) fikir aydınlığı Afganistan'da bir kız çocuğu olarak en büyük şansı oluyor. Onun bu güzel çocukluğunu ise savaş mahvediyor. Evde kendini bildi bileli Leyla'nın hatırlamadığı abilerinin yasını tutan bunalımlı bir anne ile yaşıyor ve her ne kadar babasından çok sevgi görse de ev işlerinden yemeğe kadar küçük yaşta mecbur bırakıldığı yetişkinleşme büyük bir anne sevgisi boşluğu yaratıyor. Ta ki savaş bu sefer önce ilk aşkını sonra da ailesini alana kadar... Raşit'in 65 yaşında gözünü zor durumda kalmış 15 yaşındaki Leyla'ya dikmesi ve alçakça yalanıyla onu kendine mecbur bırakması Meryem ve Leyla için hayatlarının dönüm noktası oluyor. Önce kuma ve düşman olan bu iki kadın sonra can yoldaşı, dert ortağı oluyor, birbirlerinin sevgi açlıklarını kapatıyor; Meryem'in kimseden görmediği, Leyla'nın annesinden görmediği sevginin açlığını. Afganistan her gün dağılırken, Kabil'e bombalar yağarken bu iki kadın dış dünyadan kapuk, kendi cam fanusları ve Raşit'in duygusal ve fiziksel işkencelerinin yuvası olan bu evde birbirlerine biraz olsun mutluluk, dayanma gücü veriyor. Çünkü başta korkunç bir alaycılıkla "Benz" ilan edilen Leyla'nın kız çocuk doğurması ve yetiştirilmesinden dolayı Raşit'in eziyetlerinde hakkını savunması onu da çabucak Meryem gibi bir "Volga"ya dönüştürüyor. Evden kaçma çabalarıyla dibe vuran bu düşüşü yıllardır beklenen erkek çocuk olan Zalmay'ın doğumu bile yükseltemiyor. Bu anestezisiz sezaryen ve Raşit son pisliğini yapıp Leyla'yı yetimhaneye bıraktırdığı Azize'yi görmeye götürmeyince Leyla'nın Taliban'dan yediği dayaklar bir kadının, bir insanın bedeninin ne çok acıya katlanabildiğini gösteriyor. Eve kapatılan, hastanelerden bile kovulan, ölüme terkedilen kadınların, tecavüzlerin, din adı altında cinayetlerin, taşlanarak infazların işlendiği bir zamanda kadın olmanın ne demek olduğunu yüzümüze vuruyor. Leyla, Meryem'in içindeki yaşama sevincini, bebek Azize içindeki sevgiyi uyandırıyor. Meryem sevdiği insanlar için neler yapabileceğini görüyor. Meryem'in tüm bunlarda Leyla'ya destek olması, dizine yatırıp saçlarını okşaması, onu Raşit'e karşı koruması ve son büyük fedakarlığı bazen Leyla'nın annesi rolünü yaptığı zamanlardaki rolünü sonuna kadar hakettiğini gösteriyor. Bu fedakarlık Leyla'nın Tarık'la 9 yıl geç kalmış mutluluğuna bir burukluk, olanların gitmeyecek gölgesini ekliyor. Leyla yaşadıklarının acısıyla kabuğuna çekilmek yerine Herat'a dönüp Meryem'in anısını onurlandırıyor, şehir kurtulduğunda Kabil'e dönüp annesinin hayalini gerçekleştiriyor ve yetimhaneyi bir yuvaya çevirerek, öğretmen olarak babasının ondan beklentisini tamamlıyor. Tüm bunlara ek olarak en çok içimi sızlatan Leyla'nın hayatının aşkıyla beraber sevgiyle, tutkuyla yaşadığı ilk sevişmesinin Meryem için korkunç bir travma olması... Sevgiyle, eğitimle büyümüş olan Leyla'nın bir kadın olarak hakkını savunmaya çalışması, Raşit'e karşı direnmesi; fakat bir harami olarak istenmemiş, kimseden güven duygusu alamamış olan Meryem'in Raşit'e 27 yıl boyun eğmesine neden olan özgüvensizliği... Celil'in yapamadığı babalık ve son pişmanlığı da Raşit'in iğrenç kötülükleri karşısında o kadar da affedilemez durmuyor sonunda ama Meryem maalesef babasını affetme fırsatını bu olgunluğa erişemeden kaçırıyor. Bin Muhteşem Güneş; iki kadının hayatlarının ve iç dünyalarının böyle karşılaştırma yaptıracak, düşündürecek seviyede detaylı anlatılması, karakter betimlemeleri, tarihi bilgileri, olay kurgusu gibi pek çok yönden gelişmiş, Uçurtma Avcısı'nın bir üst seviyesine çıkmış çok ama çok başarılı, benim için mümemmel sıfatını hakeden bir kitap.
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,7bin okunma
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.