Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

77 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Öncelikle kitaptaki ben de satrançla tanışma hikayemi yazayım önce.. Şimdiden kalbimin ritmi değişti.. Aşk, Mantık ve Satranç AŞK Bundan yıllar önce ben beşinci sınıfa giderken sınıf hocam, beni Satranç Kulübüne aldığını ve öğretmenler odasında bir toplantı yaptığını ve hemen oraya gelmemi istediğini belirtmiş bir arkadaşa.. Apar topar indim tabi ve içimden diyorum "Santralden ne anlarım ben be?! Mühendis miyim?!" söylene söylene iniyorum.. Neyse geçtim oturdum ortasında oval, uzunca bir boşluk olan koca, oval öğretmen masasına.. Hoca bir şeyler anlatıyor, at falan diyor ama ben hala santralle ne bağlantısı var onu çözmeye çalışıyorum ve tabi karşımda aşık olduğum çocuk var lanet olsun sürekli kuruyan bir boğaz ve kesilmeyen gıcık! öksürmekten de bir şey anlamıyorum ki! İzin alıp çıkmak istedim çünkü nefesimi nereye kadar tutabilirim öksürmemek için?! Sanral ve satranç arasındaki farkı da nice sonra öğrendim.. En büyük etkisi tabi ki aşık olduğum çocuğun düzenli olarak turnuvalara katılmasıydı.. Onun tutkusunu takip ettim.. Her öğleden sonra saatlerce bu oyunda ne buluyordu öyle?! Hiçbir kıza bu kadar değer vermeyi bırak hiç vermemişti! Onun izinden ilerledim ve abimle sürekli oyunu oynadık, her gece.. Ha işin ilginç yanı evde takımım yoktu abim de takıma ihtiyacımız olmadığını söyleyip, kağıtlara tüm taşları yazmıştı.. Bildiğiniz çizilmiş bir satranç takımım vardı.. Takım alınca da bir süre zor adapte oldum tıpkı Dr. B gibi.. O da zihninden oynamaya o kadar çok alışmıştı ki gerçek bir satranç tahtasında bir süre afallamıştı.. Sonra başladım şahları yemeye.. Önce abimi her elde yedim.. Sonra tüm sınıfı.. Her gece ve her teneffüste mutlaka oynar oldum ve ilerleyen yıllarımda seçtiğim her okul kulübü Satranç Kulübü oldu.. Takımım hala duruyor ve arada oynarız.. Bu güzel oyunu güzel tutkucusu tarafından öğrenmek de ayrı bir onur.. Ha bu arada madalyaları topladı o ama ben sadece onu anlamak için öğrendim iddiam yoktur.. MANTIK Satrancın tarihsel gelişimini az çok hepimiz biliyoruz.. Önemli olan vakit öldürmek miydi?! Öyleyse neden her okulda vardı?! Okey yetmez miydi?! Ha tavla neden okullarda yoktu?! Satranç oynayan insanın birçok duygusu gelişir.. Bende hızlı işlem yapma, odaklanma, tahmin etme becerilerimi geliştirmişti. Düşünmeden de hareket edemiyorsunuz ve böylelikle mantığınızı kullanıyorsunuz.. Satranç er yada geç oyuncusuna mantığını kullandırtacak bir oyundur-eserdir-sanattır.. SATRANÇ Kitaba gelecek olursak.. Öncelikle bu kitabın bana yazarının kim olduğunu söylemeseydiniz kesinlikle bu Stefan Zweig'in kitabıdır derdim.. Kendine has o tekrar etme, üstüne basa basa söylemeyi, okuyucunun beynine kazımayı Bir Kadının Yaşaşmından Yirmi Dört Saat'te de gördüm.. "Bakınız", "Tekrar ediyorum" tarzı sözleri okuyucuyu anlatmak istediğine kitletmeyi, yanlış anlamayı, algılamayı ortadan kaldırmak içindir kanımca.. Kitapta, tek becerisi satranç oynamak olan gerizekalı, kibirli bir köylüden bahsediliyor.. Bu köylü satranç tahtası olmadan hiçbir şeyi hayalinde canlandıramayacak (körleme) kadar da tutkusuz.. Zaten kibri, paragözlüğü onu tanımlayan iki sıfattan biri.. Öte yandan, kafayı yememek için satranca kendini vermiş, onunla bütünleşmiş bir adam! Satranç şampiyonu ve bu adam arasındaki zıtlık kitaba işlenmiş.. Ortada yine tutku var.. O kadar güzel anlatılmış ki hissetmemek mümkün mü?! Kitapta öne çıkan terimlerden biri de Satranç Zehirlenmesi.. Ben oynadığım zamanlarda rüyamda bile oynardım.. Hatta yeni bir taşın çıktığını bile görmüştüm ki bu çok doğal.. Zehirlenme ise şöyleydi.. Artık Dr. B'ye yetmiyordu tek başına oynamak.. İnsan beynine, ruhuna aykırı olan bir şey yaptı ve kendini ikiye ayırdı ve onu beyninde yabancılaştırdı.. Başladı satranç oynamaya.. Yabancı El Sendromunu bilenler bilir, kimi insanın eli birden onu boğmaya başlar, siz sanırsınız ki adam kendini boğuyor, oysa ki tam tersi, hasta içinse biri onu boğmaya çalışır.. Satranç Zehirlenmesi de tıpkı böyleydi.. Bir adam, iki oyuncu, iki ayrı zihniyet ve iki ayrı düşünce.. Şayet beyin, bir makine olsaydı mutlaka patlardı.. Makine değildi.. Delilik en güzel patlamaydı.. Öyle de oldu... Şahane bir yapıt olmuş yine.. Yapıt niteliğini taşımayan kitabı var mıydı?! Bu kitaptan sonra intihar etmesine aşırı üzüldüm.. Yazarın aslında kendi iç dünyasının dış etkenlerle olan ilişkisine hoş bir ayna tutmuş.. Okuyun, kesinlikle..
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,7bin okunma
··
9 görüntüleme
BASRİ MNP okurunun profil resmi
Benim dusuncelirimi o kadar açık bir şekilde başkasının yazısında bulmak beni gerçekten sevindirdi. Bide bu yazdigin olay gerçekten başından geçti mi 🤗 çok guzelmis
Letafet Hanım okurunun profil resmi
Evet geçti tabi.. Bu da okurken yaşarmışım gibi hissettirdi..
1 sonraki yanıtı göster
D. okurunun profil resmi
Uzun bi süre, Allah yardımcınız olsun..😔
Letafet Hanım okurunun profil resmi
#28935937 buradaki durum oldu zaten.. Takmıyorum.. En güzel anlar kısmında kaldı..
1 sonraki yanıtı göster
D. okurunun profil resmi
Sizin anınız da gerçekten cok etkiledi beni 😊 çok güzel dile getirmişsiniz 😊
Letafet Hanım okurunun profil resmi
Ah teşekkür ederim.. Beni de etkilemeseydi aynı insanı platonik olarak 13 yıl vs sevmezdim..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.