Dünya denen gemi rastlantılarıların üstünde yüzer.
Ceplerinde taşıdıkları kutsal pusulaların işaret ettiği yönde ilerleyenler, bu gerçeği göremezden gelirler. Pusulaları daima kaderi ya da zorunluluğu gösterir...
Oysa hiçbir şey zorunlu değildir. Be cüzdanımızı çalan hırsızın eylemi, ne de dolu bir cüzdan taşıyor olmamız.
Kaderin sık sık ortaya çıkıp dümeni ele aldığı söylenir. Karşılaşması mücizelere bağlı insanları karşılaştırdığı, onların düşüncelerini yönlendirdiği, geminin rotasını bazen kayalıklara, bazen de güvenli limanlara çevirdiği...
Böylece , belirsizliğin hayatımızı ele geçirmiş olduğunu kabullenmemiz kolaylaşır.
Belirgin olan tek şey belirsizlik olduğu, özgürlüğe sınırların konulduğu bir çağda, çağdaş bir isyan "hırsız ve burjuva " bu cümle tam da kitabın bir özeti aslında.
Kitabın sonundaki trajik rastlantıyı umarım seversini. İyi okumalar.