Plakamda Arapça 'Prens Mehemmed Orhan' yazılıydı. Bir gün Bekaa Vadisi'nde müşteri taşıyordum. Yanlış yola mı girmişim, yasak yerde mi durmuşum, tam hatırlamıyorum. Polis görmüş, plakamı yazıp mahkemeye vermiş. Birkaç gün sonra Şutura-Zahle mahkemesinden celp geldi. Üzerinde 'El Burnus Mehemmed Adarhan' yazılı. Polis, 'Prens Mehemmed Orhan'ı böyle okumuş. Kalkıp gittik mahkemeye. Sıra bana geldi, hakim ismi zorla okudu. 'El Burnus' diye bağırdı, yanındakilere dudak büktü, 'Bu ne biçim isim' der gibi. Ben ayağa kalktım, 'Adımın doğrusu budur' dedim. Hakim, prensliğimin nereden geldiğini sordu, 'Hafid-i Sultan Hamid' deyince, elindeki kağıdı yırttı, mahkemeyi de tatil etti, 'Hadi yemeğe gidelim' dedi, beraber çıktık.
Murat Bardakçı, Son Osmanlılar, Hürriyet Gazetecilik, İstanbul, 2006, s.21.