Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
·
78 günde okudu
Hayatım boyunca yapacağım tek kitap incelemesi bu olacak sanırım. Nası başlıyosunuz ki siz bu incelemelere? Neyse, bi şekil yapıcaz artık. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki, o malum olaylarla dizinin yayından kaldırılmasının ardından, seyirciyi gaza getirmek için uydurulmuş o abuk subuk finalden beni kurtaran Burak Aksak'a çok teşekkür ederim. Valla içimde çok büyük dertti o final hacı. İsmail abi balıkmış da bilmem neymiş, pis be. Hayır, annesinin renkli bir hayat istediğini bildiği için renkli giyiniyor bu adam, niye balık ettiniz anlamadım ki. Neyse sakinim. 11 Nisan 2018 saat 10:45'te başladığım kitabı, bitmesin diye süründüre süründüre nihayet bugün bitirdim. Ne kadar bitmesin diye uğraşsanız da, her güzel şey bir gün bitiyor. Diziyi üç kere baştan sona bitirince "artık şu diziyi rahat bırakayım da kitabını okuyayım." diyerek başladım kitaba. Açık söylemem gerekirse çok da bir beklentim yoktu. "Görselliğe alışmış beynimize, metinler duyguları ne kadar aktarabilir ki?" diyordum. O işler öyle olmuyormuş. Kendimi tutamayıp yerlerde tepine tepine güldüğüm de oldu, evdekiler "aha oğlan delirdi" demesin diye ağlamamak için kendimi tutmaya çalıştığım da. 25 yaşımda ilk defa bir kitap yüzünden ağladım arkadaş bu nedir. Neyse. Burak Aksak, ülkedeki acayip kalemlerden biri. Bu adam öldüğünde ülke bir daha eskisi gibi olmayacak galiba. Korkutucu. Nasıl bir kafa, mezarlıkta geçen bir sahneyi komik yazabilir? Veya kendi baba özlemini yazdığı bir sahnede okuyucuyu güldürebilir? Bunların hepsi benim abartmam olabilir lakin aklım almıyor bunları. Bir tebrik de Alper Atakan'a lazım. Adam o kadar diziyle bütünleşen müzikler yapmış ki, okuduğum hemen her sahnede ilgili fon müziği beynimde çalıyordu. Hep övmek olmaz biraz da gömmek lazım. Kitapla ilgili en çok canımı sıkan şey argo diliydi. Leyla ile Mecnun kendi argo lugatını oluşturmuş bir iş iken, çoğu yerde "hass*ktir" gibi bir küfür görmek beni sıktı. Sorun "hass*ktir"in kendisi değil, senin bir ton tabirin var arkadaş, hass*ktir ne. Hani tuvalet terliği? Hani ıslak duş perdesi? Hani kulpu kırık çaydanlık? Bu arada kitapta geçtiği için gürül gürül söyledim ama sansür var mıydı burda? Neyse dur sansürleyeyim. Bir diğer gözüme çarpan negatif, karakter dağılımıydı. Çoğu insana Leyla ve Mecnun'u görmek yeter sanırım ancak ben, Yavuz ve Zeynep'i de daha sık görmek isterdim. Tabi herkesi bol bol gösterse kitap 500 sayfa olurdu orası da var. Kendi tezimi çürüttüm resmen. Ama olsun yine de isterdim. Sonuç olarak toparlamak gerekirse, Leyla ile Mecnun'u izlemiş, beğenmiş, bir daha izlemiş bir daha beğenmiş ve bunu muhtelif kereler tekrar etmiş bir insansanız, bu kitabı okuyun, okutun. Bu arada, diziyi izledikten bir süre sonra kitabı okuduğunuzda eski bir dostu görmüş gibi falan olmuyosunuz. Baya diziyi izlemeye devam ediyomuş gibi oluyosunuz. Ben öyle oldum en azından. Bide, ölmeye hazır olduğunuz bi zamanda okuyun, finalde bi küçük ölüyosunuz çünkü. Ha unutmadan, İsmail abi! O gemi kesin gelecek bi gün, ben biliyorum. Not: Metin kasıtlı olarak konuşma diliyle yazılmıştır. Göndermeleri hep Burak Aksak mı yapacağıdı?
Leyla ile Mecnun
Leyla ile MecnunBurak Aksak · Küsurat Yayınları · 201815,6bin okunma
··
134 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.