Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Temmuz 2018 Deneme/Hikaye Etkinliği
Yazar:
Li-3
Li-3
Hikaye Adı : Dünya Link: #31050326 Müzik Parçası : Dünya Uçmak, Kuş olup uçmak Hiçbir yere Buradan çok uzağa Kanadım kırılıncaya, Yüreğim çatlayıncaya dek. Sadece uçmak. youtu.be/H-3japrHgyM Dünya; hepi topu bir kaç üzüntü, biraz sevinç, havada uçuşan umut tanecikleri, filizlenmeyi bekleyen düşler, yiten aşklar, uzayan ve kesilen saçlar, uçan kuşlar, geri gelmeyen kuşlar, ıssızlığı üzerine örtüp uyuyan insanlar, arada yüzüne güneş vuran suratlar, ağlayan veyahut parlayan gözler... dünya. Hepi topu bu kadar işte. İşte geldik ama ağırdan ağırdan gidiyoruz. Yolcu yolunda gerek, gidiyoruz ama bir yanımız da kalmak istiyor. Kalanlar ne istiyor kim bilir? Gidenlere mi üzülüyorlar yoksa kendilerine mi? İşte gidiyoruz hüznü ile bulamaç edilmiş önümüze gelmiş bir öğün hayat, sen okyanusun bir ucunda ben ise diğer ucunda. Kavuşmamızın mümkünü yok anlayacağın. Ne zaman açmayı bekleyen çam tohumlarına su versem, içimden bir şeyler akıp gidiyor, toprağa karışıyor. Onlar büyür belki ama ben de büyür müyüm peşleri sıra? Hayat acele etmek için fazla kısa değil mi, bunu en iyi çam tohumları bilir. Hayat değil kısa olan, dünya da değil. Akla hayale mantığa sığmayan evrende bir çam tohumunun ne önemi var? Ya da çam tohumunun bildiği yegane şeyin; yani büyümenin? Dünya işte; neresinden tutsa elinde kalıyor insanın. Varlığıma aklım ermiyor. Diğer şeyleri boşluyorum bazen ve hiçbir şeyin bir değeri kalmıyor, umursamıyorum. Falanca öldü demişlerdi, ama bana neydi? Biz de ölmüyor muyuz? Yaşıyoruz yaşamasına, yaşıyoruz öldüğümüz için. Kendi varlığımı hazmedememiş iken başkalarının varlığına kafa yormak ne kadar dürüst bir davranış olur? Seslensem sana, buradan, okyanusun en derin ucundan, duyabilir misin yüreğinin kökünde çığlığımı? Bir kelebeği ölüme sürükleyen şeyin zaman olduğunu mu düşünürsün yoksa dünya mı? Ne yapmış bu dünya bize? Kendi halinde dönüp duruyor, olmuş bir pervane. Günah keçisi olduğundan haberi bile yoktur kim bilir. Vay dünya dünya! Dünya be, hepi topu biraz gökyüzü biraz bulutlar biraz da güneş ışığı, soğuk suda duş etkisi, biraz ürperme; varlığını yüzüne buz gibi çarpan bir duş. Hiç boşa saran bir film makarası gördün mü? Perdeye yansıyan ışıkta boş boş uçuşan toz taneleri. Evet o tanecikler biz gibi. Oradan oraya savruluyor havada, boşlukta. Dünya diyorum dünya, hepi topu biraz toz tanesi biraz ışık, biraz perdeye yansıyan görüntü, yanılsama. Kanma kandırma yalan dolan üzerine kurulu sözler. Dünya işte, daha ne olabilir ki? ... Güneş yeni yeni batıyordu ve batmaya yakın hızlanmıştı sanki. Gökyüzünde kızıla çalan turuncu ışıklar, bulutları delip geçiyordu. Oradan sekenler ise adamın mavi takım elbisesine vuruyor, renkleri kızıla boyuyordu. Dünya dedi, dünya işte hepi topu bu kadar. Ayaklarını sarkıtmış gün batımını izliyordu mesai bitiminde. Aşağıda insanlar karınca gibiydi. Sanki yuvadan çıkmışlar ormana erzak toplamaya giden zibille karınca. Belli, her birinin acelesi var. Sağa sola hoyratça koşuşturuyorlar. Dünya işte, bir koşuşturmacadan ibaret. Acaba insanlar bu hayatta ne için uğraşıyorlar. Daha iyi bir iş, para, sevgili, mutluluk, cinsel zevkler... Neden yaşıyorlar acaba? Ben de çok düşündüm ve bir sebep bulamadım. Bulmayı çok isterdim ama ortada bir neden yoktu. Sıkılmak mı dersin yoksa bunalmak mı bilmiyorum. Zaten ortalıkta bir belirsizlik bulutu dolaşmakta ve zihinleri bulandırmakta. Hayatım baştan sona belirsizlik ve değişkenlik diye düşündü adam. Oturduğu yerde, esen rüzgar kravatını ve saçlarını uçuşturuyordu. Uzun süredir ciğerinde tuttuğu sigara dumanını dışarı üfledi. Gözleri uzaklara dalmıştı. Boş boş ve uzun bakıyordu uzaklara. Rüzgar kulaklarında uğulduyor acı feryatlar savuruyordu. Bir kuş olsam ne derdim olabilirdi ki diye söylendi. Arkasındaki havalandırma motorunun sesi kesilince iç sesini daha berrak duyabildi:"Dünya işte be! Hepi topu biraz ses ve sessizlik". Ayağa kalktı, sigarasından kalan son nefesi de çekip fırlattı boşluğa. İzmarit uzun ve rüzgarlı bir yolculuğa çıkmıştı. Savruluyordu, tıpkı kendisi gibi. Bulutlar ne güzel köpürmüş, köpürmüş de geliyor uzun uzun. Herkesin bir acelesi var bir yerlere yetişme çabasında. Ya ben ne yapıyorum? Dünya işte be; hepi topu biraz telaş biraz ter ve sevinç. Diyorum acaba buradan yani yükseklerden seslensem sana, duyabilir misin hüznümü? Yaşamak diyorum var olmak mıdır? Yoksa yok olmakla mı mümkündür var olmak? Bir ıssız ormanda yaşlı bir çalı olsaydım diyorum, yine de gelir beni bulurdu ormancının biri. Söker ateş yakardı benden. Yaşamak çare miydi, hastalık mıydı yoksa? Buradan seslensem sana, yani bilinmeyen ormanın en derinlerinden, duyabilir misin yapraklarımın seslerini, bulunduğun kalabalık içerisinde? Sen benim farkımda bile değilsin ki! Benden bir ruhsuz yaratmayı nasıl başardınız, benden bir hissiz yaratmayı nasıl başardınız, benden bir uyumsuz yaratmayı nasıl başardınız, benden sizden biri yaratmayı nasıl başardınız! Kuş olsam diner mi acaba içimdeki hırçın dalgalar, gökyüzüne erişir mi cıvıltılar? Dünya be dedi, hepi topu olup olacağı bu kadar! Kendini boşluğa bıraktı. Boşluk ki yıllardır içinde savrulduğu boşluktan daha merhametliydi. Bir kelebek değilim ama bir kelebek ölümü isteseydi, bu onun suçu olamazdı? Ölümü istemek suç olabilir miydi peki? Onun üzerinden tatminkarlık sağlamak ne kadar adil olurdu? Buradan, yani ıssızlığımın ve yalnızlığımın limanından demir almışken ve sensiz bir okyanusa açılmışken diyorum, seslensem sana, duyabilir misin düşüşümü? Acaba çam tohumlarım açtılar mı? Cevabını hiçbir zaman bilemeyeceği soruları ceketinin iç cebine tıkıştırıp boşlukta süzülmeye devam etti mavi takımlı adam. Artık yoktu, var olabildi sonunda.
··
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.