Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

95 syf.
·
Puan vermedi
Dikkat! Kitapla tanışmadan önce, yazarla tanışın! Yaralı bir ruhun intiharla biten bir yazgısının, ölümsüz bir kalemin yadigarı, armağanından bir kac satırla... "Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar." Bir intiharla başlayan bir ölümsüzlüktü Hidayet'in yaşadığı. Onu intihara sürükleyen bir toplumda hala varlığı kabul edilmeyen bir yazar. Dünya edebiyatında kült eserler veren, sayısız dile çevrilen her dilin kendisinde hayat bulmasını isteyipte okurlarla buluşturmaya çalışılan bu eserler Iranda hala yasaklı kitaplar arasındadır. "Dogu'nun Kafka'sı" diye anılan Iran Edebiyatının en önemli yazarı Sadık Hidayet "musalla taşında" değeri anlaşılan yazarlar arasındadır. Bu olay Türk edebiyatında yabancısı olmadığımız bir durum olsa da her defasında iç burkan bir hayıflanma ile kısa sureli belleklerle acı hissinin varlığını hissettirip, akabinde tekrarını yaşamayı bekleyen olaylardır. "Sanki" bu olaya yabancı değilim algısını yasatsa da, yazar sankiyi eserinde bolca hissettirerek genel durumlara bir psikolojik tahlil yapmıştır. Musalla taşı ile kazanılan bir değer, ölümünün ardından defalarca basılan eserleri ile akbabaların (akraba) timsah gözyaşları sergileme fırsatı sunmustur. Kendi akrabalarından gördüğü muameleyi Hidayet yurdunun dişli ama topan yazarları tarafından red edilerek hatta dili basite alınarak, alay edilerek ikinci bir yıkımı yaşamıştır. Tüm bunlara rağmen Iran Edebiyatının en iyi yazari olarak tüm yazarlara karşı bir mizah yapmıştır. Her yanı ile bir baskadır Hidayet. Kafka kimliğini görsekte Zweig'i anımsatiyor kendi yazgısına son noktayı koyma sekliyle intiharla. "Paris'te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, Chompianet cddesinde buldu aradığını,; 9Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkladıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce traş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanı başında yerdeydi." Hidayet'in ölümünü böyle anlatıyor 25 yıllık dostu Bozorg Alevi; ve Kör Baykuş'un Almancasının sonuna eklediği tanıtmayı şöyle bitiriyor: "Ölümünden az önce bir hikaye taslağı kaleme almıştı, şuydu konu: Annesi 'Salgı salamaz ol!' diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider. -Hidayet'in hayak hikayesi miydi bu?" Bu son taslağı okuyunca yazarın düşüncelerindeki son demlerde Kafka'nın Dönüsümü'ne bir gönderme yaptığını görüyor yazgısını ise Zewinge... Başkaldırının hikayesiydi Hidayet'in hikayesi. Hala ağır ve şiddetli toplum kuralları olan Iranda doğup büyüyen farklı düşünceleri ile yalnızlığı tercih etmek zorunda kalmış, kendini toplumdan soyutlamak istemisti. Toplumun anlamsız ve sıradan değerini, yüzyıllar boyunca insanı ezerek özgür bir birey olmasını engelleyen geleneksel yapıyı asla kabul etmemis hep sorgulamıştı. Doğu'nun kaderinin uzerindeki etkilerini yaşasada Batı ile bağları onu çıkmaza sürüklemişti. "Cografya kaderdir." Ibn Haldun Bu kaderi ve çatışmaları iliklerine kadar yaşamıştı. Ulkesinde yaşadığı fikir çatışması onu Avrupa'da hatta Hindistan'da yaşamaya sürükler. Kitaplarında bu toplumların kültürlerinin yazar üzerindeki etkilerini bulmak mümkündür. Duygusal bir yapısı olan Hidayet toplumların inanç ve şehvet arasında kalmış hiçliğini anlatır. Gelgitler arasındaki bu yazar kimliksiz dersek yanlış olmaz. Bastırılmış duygularına "gölgesi "ile ayna tuttu. Kör Baykuş 'ta gölgesi ile içinin labirentlerinde dolaştı. Kan, kin, nefret, sevgi, şehvet, cinsellik, çocukluk, ölüm ...ile derinlemesine kurgular, sıradışı olaylar ile farklı bir dünyası olduğunu sık sık hatırlattı. "Insan bastırdığı duygunun esiridir." A.Cahit Zarifoğlu Bastırdığı duyguların eseriydi. Sürekli tekrarını, içinde zamansızlıktan sallanan bir darağacı gibi hep bir anda yaşayan ama sonsuz mutsuzluğuna dönüp dönüp bakan, gözü yollarda yaşayamadığı anlardan kalmıştı. Okurken sık sık "sanki" diyoruz. Sanki okumuştum, evet okumuştuk satır satır korkularını ve kin kusmalarini ama dönüp bakmıyorduk geçen sayfalara, çünkü normal bir ruha sizde burunemesinizi okurken. Etkisinin uzun süre belleklerde süreceği bu eser düşle gerçek arasındaki ayrımını yapmanın zorluklarını yaşatıyor. Zamansızlık var mekansızlık var. Şimdi, geçmiş, geniş zaman arasında gel-gitler yaşıyor; bölünüyor, parçalanıyor ve sonra dönüşüyordu. Bir resmim etrafında bir kadınla ve sonsuz tutkuyla en büyük şehvetle sarsılan bir ruhla. Zeweig'in Amok Kosucusu gibi müthiş betimlemeleri yanı sıra Kör Baykuştaki inanılmaz kurgu farklı bir dünyanın eşiği. Afyon tiryakisi bir anlatıcının gözünden nesneler, gölgeler, tutku, kurgu ve arzu. Bu duygular okura algıda şaşkınlık yaratsada yadırgama olmuyor. Konusu itibari ile karısını arzulayan yazar, karısının onu aldattığını düşünür ve adını anmaz. Ona "kahpe" diye seslenir ve anlatır. Karısı kocasi ile olmayı red etmekte ve buda karısının baska kollara gittigi fikrini vermektedir. Bu yazarın akıl oyunlarının başladığı yerdir. Bir koca bir mezarci bir de karısının aşığı ihtiyar rollerine bürünür ve sonunda da kadın cinayeti işlenir. Esir duyguların kitabı olan bu eser aynı zamanda İran kültürünü icinde barındırır. Iran'in o mistik dokusu ve atmosferini ressamlarinin üç boyutlu çizimden oteye gecme dünyasını hissettirir. Çocukluğuna dönüşlerde anlatıcının hayatının dönüm noktaları başlar ve bu noktalarda kültürunden gelenek görenekler sunar. Anlatıcının anne babası yoktur ve ona halası bakmaktadır. Dul bir dadısı vardır. Dadısının ona düşkünlüğünü zaman zaman şehvi duygulara bağlar. Babasızlık ve babasının olmaması onu Kör Baykuş olmaya zorlar. Gündüzü olmayan karanlıkların insanı olan baykuş ve kıskançlık ve kan bürüyen gözlerin kör olması. Bir bütünün hikayesidir. Cocukluktan yetişkinliğe bir sarsıntının hikayesi. Kurgularla dikkatleri uzerine ceken gerçeğin hikayesi. Son olarak kitabın bende bıraktığı intiba; Iran toplumunun gözünden kadın, cinsellik temasının yanyana tutulup bir o kadar da uzak tutulup, sakındırılmasından doğan istek ve bastırılmaya mecbur bırakılan duyguların toplamından doğan bir çöküş var. Meraklar tatmin olunmadıkça öngörülemez sonuçlar doğurur. Iran edebiyatinin bu denli saglam yazarlarının olmasının yanısıra güçlü filimleri ve kurguları vardır. Şşşş Kızlar Bağırmaz Cennetin Rengi Cennetin Çocukları gibi yapıtlar toplumun fakirlik, cocuk istismarı, din ve korku gibi konularını mukemmel işlemişlerdir. Bu küçük öneriden sonra kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar!
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.