Karanlığın en sessizinde, kendi başına çöküp kalacaksın...
Anlamsızlığı yakaladığın yerden, sıkı sıkı sarılacaksın...
Durup ardın sıra bıraktığın, içten içe biriktirdiğin, tüm yaşanmışlığı bir bir yargılayacaksın...
Enlerini yaşadığın ne varsa, dizeceksin önüne sokak lambaları misali, tek sıra, ip gibi...
Uzadıkça uzayacak, şaşıracaksın...
Amannn dediklerinin yerini, kahretsinler devralacak...
Bahaneler üretecek, yalanlarına kendin bile inanmayacaksın...
Papatyalar gelecek aklına, hüsrana batacaksın...
Dalından koparacaksın, kendini...
Yapraklarını, tek tek yolacaksın...
Elden ayağa düşecek, heba olacak, hicran dolacaksın...
Yoracak, üzecek, yıpratacak, belki kendinden utanacaksın...
Olmazsa olmaz dediklerinin, olmadığını görüp, dününe hatta gününe küseceksin...
Korkuların üzerine kurduğun ıssızlıkta, ne kadar yaşayacaksın?...
Kaç mevsim kendinden kaçacaksın?...
Kahkahaların feryadı andıracak, sessizliğinde hiç olacaksın...
Bir parça ışık sızacak, kapalı perdelerin ardından...
Hayatın renklerine kapılacaksın...
Sanma ki, rahat nefes alacaksın...
Kan bürüyecek, kar beyazı ruhunu...
Buna da, alışacaksın...