Marie Hanım: Çok teşekkür ederim.
Demek istediğimi çok güzel özetlemişsiniz.
Evet. Kendine değer vermeyen, kendine yapılan haksızlığa göz yuman kadının da hukukunun çiğnenmesine tabi ki ben karşı dururum ama onlar buna oyları ve tavırları ile destek olduğu sürece yapacak çok da bir şey yok maalesef.
MS 877-960 yaşamış Arap din bilgini ve gezgini İbn Fadlan; “Bizi evlerinde misafir eden Oğuz Türklerinden birine misafir olmuş, adam ve kadınla beraber oturuyorduk. Kadın bizimle konuşurken bir aralık gözümüzün önünde fecrini (cinsel organı) açıp kaşımaya başladı. Biz utancımızdan yüzlerimizi kapayıp “Estağfurullah!” dedik. Kocası güldü. Tercümana, “Onlara söyle: Bu hareket kadının onu yanımda örtüp de başkalarına gizli gizli müsaade etmesinden daha iyidir” dedi. Diyor ve “Türkler Zina diye bir şey bilmezler… Hiçbir dine inanamazlar, işlerinde akıllarına başvururlar” diye de ekliyor. (Sayfa 31)
14. Yüzyılda Anadolu’yu da gezen Faslı İbn-i Batuta ise, “Pazar esnafının eşlerinden birini atların çektiği muhteşem bir arabada gördüm. Başında mücevherlerle donatılmış, ön tarafında tavus tüyünden sorguç bulunan ve “buğtâk” adı verilen bir hotoz vardı…
Türk kadınları yüzleri açık dolaşırlar. Bir başka kadını da aynı şekilde gördüm. Yanındaki köleleriyle pazara yoğurt süt getirip satıyor. Karşılığında esans satın alıyordu.
Öyle olur ki bu Türklerin bazen kadınlara erkekleriyle beraber rastlarsınız da “Şu adam bu hatunun hizmetkârı olmalı” dersiniz. Zira bu kadınların kocasının, koyun postundan bir kürk ile başında buna uygun “külah” denilen şapkadan başka bir şey göremezsiniz!” (Sayfa 318)
2014 Yılında iki arkadaş Aladağlar’da tırmanış dönüşü geceye kalmış, kampımıza dört saat kala bir davar evine uğramıştık. 35 yaşlarında bir kadın vardı ve kocası davarların yanındaydı. Kadın bize: Terlisiniz. Çabuk içeri, ateşin başına geçin, çamaşırlarınızı da değiştirin” dedi. Bizim tereddüt ettiğimizi görünce de, "Kalmayacaksanız hiç uğramayacaktınız. Şimdi gider, düşersiniz, kurt kuş yer, herkes benim ebime ecdadıma söver. Erkeğim yok diye çekinmeyin, erkek yolu da gözlemiyorum zaten. Zira evliyim ve sizin gibi altı tane de erkek kardeşim var. Benden size bir zarar gelmez, sizin bana zarar vermenize de ben izin vermem. İtiraz istemem, geçin içeri, hava aydınlanınca da istediğiniz yola, istediğiniz dağa gidin.” dedi ve bize sofra hazırlamaya başladı.
Demem odur ki, Türkler bilinen tarih boyunca böyle yaşadılar: Erkek-kadın ayrımı ise, Araplaşmayla başladı.