Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
George Orwell’in 1984’ü, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı- ki distopya okumak için hiç de uygun bir yer olmayan askerde okumuştum- ve Yevgeni Zamyatin’in Biz’inden sonra Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451’ini okuyarak dünyaca meşhur dört distopya kitabının üstünden geçmiş oldum. Bu arada türü sevip okumayanlar için 2017 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Kazuo İshiguro’nun Beni Asla Bırakma’sı da olaya bayağı farklı bir noktadan yaklaşmış bir distopya bence. Distopya muhabbetini ardında bırakıp Fahrenheit 451’e gelecek olursam; arka kapak tanıtımının finalindeki “yeryüzünde tek bir kitap kalacak olsa, o kitap olmaya aday, vazgeçilmez bir roman” cümlesindeki kadar iddialı bulmadım doğrusu. “Teknolojinin aptallaştırması” temasına siz de benim gibi sık sık maruz kalıyor musunuz? Bu bugünün apaçık bir çelişkisi artık. Yazarın bunu 60 yıl önce, tv ekranlarının her gün büyüdüğü şu günlerde, komple ekran ev duvarları olarak kurgulaması nefis. Ayrıca ülkemizin %90’ının Acun tv bağımlısı olmasını da burada araya sokayım. Devlet yöneticilerinin, dini liderlerin, hatta ve hatta çok daha basit grup liderlerinin bile- kitapta buna dair doğrudan hemen hemen hiç atıf yok- her çağda her dönemde, kendilerini alkış yağmuruna tutan, kendilerini fanatikçe destekleyen, yanlışlarına bile bir kılıf bulup kendi veya grubun vicdanın da aklayan, basit düşünen- belki düşünmeyen, belki sadece beslenme, barınma ve cinsellikten ibaret olan temel güdülerini düşünen- kendine bireysel olarak güç atfetmeyen, kaderine rıza gösteren, benim de son zamanlarda, uzak bir umut ihtimali olarak da kullandığım “hayırlısı” kelimesine endeksli yaşayan insanların çokluğuna ihtiyaç duyar. Farklı düşünenlerin, farklı ses çıkaranların kafasına bu yöneticilerden, bu liderlerden önce kitle vurur zaten. Örneğin ODTÜ’nün mezuniyet pankartlarını- üstelik bir kısmına odaklanarak-, eğitimsiz veya Yozgat Üniversitesi’ni bitirmiş birinin yerden yere vurma cüreti göstermesi. Fahrenheit 451’in baş karakteri de hayatına düş gibi girip çıkan bir kadın sayesinde, düşünmeye, daha doğrusu düşünmediği gibi düşünmeye, farklı düşünmeye başladığında büyük bir mutsuzluğa gark oluyor. Kendi gibi farklı düşünen Harvard, Cambrige gibi okul mezunlarıyla buluşmasıyla belirsiz bir umutla nihayete erdiriliyor. Tam da bu noktada bilenin, düşünenin, umutsuzluğu ve mutsuzluğuna dair Dostoyevski’nin sözüyle sonlandırıyorum incelememi: “ Aptalca bir mutluluk içinde yaşamaktansa, mutsuz olmak; ama bilmek daha iyidir.”
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,1bin okunma
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.