İlk sayfalarda İstanbul'a dair :
"Orada yaşamak aşktır evladım. Şairler orada kalemlerini denize batırıp gökyüzüne şiirler yazarlar." cümleleriyle İstanbul'u kalbime bir kez daha nakşeden, altına da
-"Ah can İstanbul! Gelirsem eşiğine yüz süreceğim. Öpeceğim, yüreğinin en kutsal mabedini.." diye not aldıran yüreğimin ta içine işleyen adeta bir hattatın inceliğine sahip bir kitap..
-Aşk'ın bir türlü bilip de kelimelere dökmeye güç getiremeyen o en güzel anlamını " Yüzündeki o güzelliği, o endamı aramıyorum ben. Ben seni böyle güzel nakşeden nakkaşı arıyorum. Meftunluğumu başlatan sensin, elhak bu doğru,lakin ben asıl içime o meftunluğu koyanı aramaya koyulmak istiyorum. Bu yolda elimde olan sensin, bana düşen sensin. Ama yüzün, suretin, cemalin değil içime düşürdüğün o hale. " tek bir cümleyle açıklayıp bağışlayan bir kalem..
Burada asıl aradığımın hiçlik makamı olduğunu ve bulacağımın da bir 'hiç' olacağını cümle Zehra'ma bağışlayan; içime harfsiz bir kelam düşürdü..