Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Postmodern dedikleri bize uzak değil, bizim hayatımız ki!
Bu iletim değerli
Ferah
Ferah
'a ithaf edildi. Ben hep postmodern edebiyatı sakız yaparım ağzıma. Bazılarınız, belki de kaçırır ne demek istediğimi. Postmodern bizim hayatımızdır. Bu site, youtube, facebook, instagram. Bunlar bizim hayatımız artık ayol. Hani konu ararsınız ya, konu buralarda yahu. Gırla. Tek yapmamız gereken uzanıp almak. Hangi dil, hangi kültür olursa olsun. Bence fark etmez. İnsancıklar içiçe artık. Ve dönüştürmek çok kolay. Klipteki bu yaşlı kadın Selma. Ve her şey gerçek. Ben onu işledim bir kitabımın bir bölümünde. Çok uzun diye masal kısmını bıraktım bir kenara. Final kısmını paylaşırsam anlarsınız meramımı. youtube.com/watch?v=UwO4vtK... Hele bu linki bir tıklayın. Sonra okuyun. Söylenenleri yapın ama. <<<<<Bu masalı aslında Sevgililer gününde, 14 Şubat günü yollayacaktım. Olmadı. Senin emailini bulamamıştım daha. Gerçi bulmuş olsaydım da atabilir miydim, çok emin değilim. Bu sebeple 8 Marta, kadınlar gününe kaldı. Ama masalı ilk haliyle bıraktım. Sanki sevgililer günü bugünmüş gibi. Sana yazdığım masalı okurken, eğer senin için zor olmazsa şarkıyı aç, klibin üstüne gel fareyle, sağ tuş yap, döngüyü tıkla. Bitirinceye kadar hep bu parça çalsın. Şarkının hikayesi Bijelo Dugme'nin en güzel şarkısıdır benim için. Ta 1974 yılındaki bir albümünden. Parçada Goran Bregoviç’in çok emeği varmış. Bilirsin onu değil mi? Zaten grubun bir çalanı da oydu. Şarkının sözleri Boşnakça. Sözleri Yugoslav şair Vlado Dijak'ın bir şiiridir. En heyecanlı yanı da gerçek bir aşk hikayesine dayanması. Benim sana duyduğum aşk gibi. Vlado şiiri gizli gizli sevdiği Selma için yazmış. Selma’nın bundan haberi yok tabii. Tıpkı senin benden, benim sana yazdığım masaldan haberinin olmadığı gibi. Gel gör ki şarkı da, şiir de çok meşhur olur. Hatta tiyatrolarda bile oyunu sahnelenir. Öyle bir aşk çıkar ortaya işte. Fakat Selma şiir ve şarkının meşhur olmasından sonra bile bilmez o Selma’nın kendisi olduğunu. Hatta yaşadıkları ufak kentte Vlado'yla karşılaşıp selamlaşırlar bile. Ne kadar hüzünlü değil mi aşkım? Aşkın ilk tomurcuklandığı zamanlarda aynı mahallede otururlar. Vlado gizli gizli sever Selma’yı. Hiç açılamaz garibim. Benim gibi işte. Selma üniversite çağı geldiğinde okumaya Zagreb'e gitmeye karar verir. Vlado da duymuştur Selma’nın gideceğini. Kaderin cilvesine bak, Selma elinde bavulu tren istasyonuna giderken daha, evin önünde Vlado’ya rastlar. Gerçi bana göre Vlado ayarlamıştır bu karşılaşmayı. Vlado Selma’ya bavulunu taşımayı teklif eder. Nasıl mutlu olmuştur sevgilisinin bavulunu taşırken kim bilir? Hüzünlüdür de, aşkı gidiyor diye elbette. İstasyona kadar beraberce yürürler. Saraybosna tren istasyonundaki o andan sonra bir daha hiç görüşemezler. Çünkü Selma Zagreb’de kalır, orada yaşamına devam eder. Düşünsene, zavallı Vlado sevdiğine bir kez olsun sevdiğini söyleyemez. Bu arada Selma başkasıyla evlenir. Geç bir tarihte şiir ve hikayesi yayınlanır bir gazetede. İşte o zaman anlar Selma şiirdeki ve şarkıdaki Selma’nın kendisi olduğunu. Daha sonra, Bijelo Dugme’nin bir konserinde Selma sahneye çıkar ve şarkıdaki Selma’nın kendisi olduğunu anlatır. Ortalık alkışlarla, ahlar ve vahlarla dolar. Salona hüzün hâkim olmuştur. Yıllar yıllar sonra, onlar ellilerindeyken, arkadaşlarının zoruyla ikili bir araya gelir. Gerçi artık Vlado da evlidir. Bir arkadaşı, Vlado artık mutludur, der ve Vlado ağlar o zaman. İlişki daha başlamadan bitmiştir. Dedim ya ikisi de evlidir. Sonra ölür Vlado. Selma son yolculuğunda uğurlamak ister ama Vlado’nun ailesi razı olmaz. Selma’nın Vlado’dan tek hatırladığı söz, onu istasyona bıraktığında söylediği, ne olur pencereden eğilme, imiş. Sözleri, Selma fakülte yolunda. O gidiyor, ben onun bavulunu taşıyorum. Lütfen, Ağır ama onun olduğundan belki Bavulunu da seviyorum Selma, Selma Elveda Selma Git Selma Ama lütfen pencereden eğilme Selma Trene binerken sana bir şey söylemek istedim Şefkat dolu, dikkat çekmek isteyen Ama sadece elveda diyebildim Selma Ve ama, lütfen pencereden eğilme Selma, Selma Elveda Selma Git Selma Ama lütfen pencereden eğilme Seni hep sevdim ben Selma. Burası benimdi aşkım. Hoşça kal. Mektubunu bitiriyor. Takvimler 8 Mart’ı gösteriyor. Martın sekizinden bir beş dakika çalmış saatler. Masaüstüne koyduğu Selma dosyasını iletiye ekliyor, gönder tuşuna basıyor. Gidiyor mektup. İhtiyarın sustuğu sırada hiç beklemediğimiz garip bir şey oluyor. Aniden. Yan taraftaki koltuklarda oturan biri ayağa kalkıyor, önümüze gelip dikiliyor. “Bu mektubu göndermedi,” diyor. Biz şaşkınlıkla birbirimize bakıyoruz. “Böyle bir mektup, hem de onca yıl sonra gönderilmemeliydi. Kesin göndermemiştir, göndermişse eğer, bir korku filmine senaryo olur ancak,” diye tamamlıyor sözünü ve yanımızdan uzaklaşıyor. Biz hala şaşkınız. İhtiyar hala susuyor. Derin bir nefes alıyor sonra. İhtiyarın soluklanması daha uzun sürüyor bu kez. “Aslında haklı adam. Mektup geri dönmüş. Adresi yanlış almış bizimki. Bana kalırsa yanlış yazdı. Kasten yani. Hatta üstünde biraz daha düşününce, bu garip adamınki gibi bir düşünceye varıyor ve bir daha da yollamaya yeltenmiyor. Biliyor musun, deminki işgüzar adam benim abim. Yani, eğer abim ölmeseydi, onun abim olduğuna yemin ederdim,” diyor. >>>>>
··
41 görüntüleme
siyah kağıtta siyah mürekkep okurunun profil resmi
Akıcı ve işlenmiş. Güzel yani. Keşke postmodernizm hep böyle ola bilse)
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.