Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

832 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
26 günde okudu
Amerikan İç Savaşı gölgesinde uzun bir hikâyeye hazır mısınız? (Bu incelemede romanın içeriğiyle ilgili detaylar bulunabilir mi? Mümkündür) Amerikan İç Savaşı, kısaca özetlemek gerekirse; Köleliğin kaldırılması tartışması üzerinden Birleşik Devletler ’den ayrılmak isteyen 11 Güney eyaletinin bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte 1861 yılında başlayan bir savaştır. Öncelikle: Savaşlarla ilgili romanların, aşk hikâyesi aracılığıyla anlatılmasını dikkat çekici bulduğumu ifade etmek isterim. Bu şekilde konunun hem askeri ve teknik, hem de insani-duygusal yönünün daha etkili aktarılabildiğini düşünüyorum. Benim bir okur olarak romandan ve yazardan beklentim, hikâyede ne olduğunun bana aktarılması ve etkileyici betimlemeler yapması (Balzac gibi) değil, yazarın hayat tecrübesi ve birikiminin satır aralarına sıkıştıracağı mesajlarıdır. Bu yüzden yazardan hayata dair sorgulamalar ve çelişkiler üzerine neler aktarabileceğini görmek isterim. Dolayısıyla birçok okur tarafından tuğla şekline benzetilmiş olan bu hacimli eserde yazarın bu beklentiye ne kadar cevap verebildiğini değerlendirmeye çalışalım. Yazar, ilk önce savaşa ve savaşın kirli yüzüne dair sorgulamalarla başlıyor eserine. Hikâye ilerledikçe vatan, toprak, aile bağları ve sorumluluklar üzerine sorgulamalarla devam ediyor. Olgunlaşma döneminde ise; erdem ve çıkarlar üzerine bir yolculuğa çıkıyoruz. Erdemle çıkarlar birbirinden ayrıldığında hangi yolu seçen kahramandır? Çıkarları seçen, sürekli kendini sorgulayan, fakat kendince bahaneler bulan Scarlett’ mi doğru yolda? Yoksa erdemi seçen ve bize Anadolu insanını hatırlatan aç, sefil, fakat gururlu Güneyliler’ mi? Yazarımızın hem insanlar arası, hem de Kuzey-Güney arası erdem tercihinde öncelikle Güneylilerden yana olduğunu çok rahat ifade edebiliriz. Güneyliler ve Scarlett arasında ise Scarlett’i bütün okurların gözünde ateşe atmış diyebiliriz. O kadar ki Scarlett ne zaman yaptığı hataların bedeliyle karşılaşsa birçok okur kendi dünyasında hiçbir kusuru yokmuşçasına “layığını buldu” demekten kendini alamamıştır. Yazarın Kuzey-Güney karşısında tercihini özellikle kölelik yaklaşımı üzerinden Güneylilerden yana kullandığını söyleyebiliriz. Özellikle sahipleri tarafından değer verilen ve kollanan zencilerin özgürlüğü değil eski sahiplerini tercih etmelerine vurgu yaparak Güneyli bakış açısını ön plana çıkardığını söyleyebiliriz. Oysaki yazarın yönlendirmesinden sıyrılarak savaş nedeni ve etik yönü itibariyle değerlendirecek olursak; Güneyliler verimli pamuk tarlalarını çalıştırmak için kölelere ihtiyaç duyarken, Kuzeyliler sanayide kullanılmasını istemekteydiler. Bu açıdan insani yönü itibariyle değerlendirildiğinde her iki görüşün de zencilere değer vermekten çok kendi çıkarları ile ilgili olduğunu görebiliriz. Romanın başlarında Güney’deki verimli topraklar ve zenginliğin gösterişli bir yaşam sağladığı eyaletlerdeki yaşam biçimi ve alışkanlıklar detaylı bir şekilde okuyucuya sunuluyor. Bu yaşam biçimindeki gösteriş, yapmacık hareketler, olduğundan farklı görünme merakı ve hatta zorunluluğu göze çarparken diğer yandan milliyetçilk, saygı ve ahlaki değerlerle çok farklı ve zengin bir Güneyli portresi karşımıza çıkıyor. Buradaki bekârların dünyasında flört ve kurların şaşırtan serbestliğine karşı evlendikten sonra kuralların birden katılaşması, hatta kadınların hamileliğini göstermek bir yana telaffuz etmekten bile kaçınması ahlak anlayışı açısından oldukça dikkat çekiciydi. Romandaki karakterlere geçecek olursak: kötülüğü ve bencilliği ile Scarlett bütün okurların tepkisini çekecek şekilde ön plana çıkıyor. Kız-erkek çevresindeki herkesin duygularıyla oynama, sadece kendini düşünme ve yaptığı kötülüklere bahaneler üretme konusunda kendince bir ustalık kazanmış olan Scarlett, kendiyle ve kendi keyfiyle o kadar meşgul ki; içinde kendisinin olmadığı hiçbir şey dikkatini çekmiyor ve her şeyin kolayına alıştığı için zor bir durumla karşılaştığı her defasında “bunu sonra düşünürüm” diyerek erteliyor. Scarlett’in ilk defa savaş ve ölümle karşılaştıktan sonra kendisinin dışındaki dünyayla tanışması ve bu tehditin şiddetinden ürkerek çocukluğuna, annesine ve güvenli Tara’ya dönmek istemesi, bir romanda görmek isteyeceğim detaylardı. Diğer ana karakter Rhett Buttler’in, Scarlett’in aklını okuması, onun içinde belki kendisinin bile bilmediği yönlerini ortaya çıkarması ve Scarlett’e bencilliğini ve gerçek yüzünü göstermesi dikkatimi çekti. Ve bana “Ulak” filminde insanlara “kalbinin karasını" gösteren Ulak İbrahim’i hatırlattı. Buttler’in hayâsızca para kazanmak için her şeyi yapan bir karakterden âşık ve baba yönüyle çok farklı bir karaktere dönüşümü hafızalara kazınabilecek kadar çarpıcıydı. Ayrıca, Scarlet’in dünyadaki vicdan ve erdemle Melanie üzerinden bağlantı kurması ve Bonnie ile Melanie’nin ölümlerinin anlatıldığı bölümlerdeki duygu yoğunluğu kitabın sonlarına yakışır güzellikteydi. “Rüzgar Gibi Geçti” ye
Kasvetli Ev (2 Cilt Takım)
Kasvetli Ev (2 Cilt Takım)
(Charles Dickens) ile aynı anda başlamıştım. Her ikisinde de şehrin üzerinde bir sis olması ilginç bir tesadüftü belki de. Son olarak, bu eserin en önemli yönü hangisidir? Diye sorulacak olursa; Yazarın bu kadar geniş hacimli bir kitapta baştan sona kadar okuyucuyu hikâyenin içinde tutması ve ağaç halinde yontulmadan basılmış gibi duran bu “eni-boyu bir” kitapta, anlatımda hiçbir kesintiye uğramadan, okuyucuyu hiçbir anında sıkmadan, heyecanı kitabın sonuna kadar taşıyabilme başarısı benim için hepsinden önemliydi. Filmini daha önce izlememiştim. Önce kitabı okuyup daha sonra filmini izlemenin güzel bir yöntem olduğunu düşünüyorum. https://1000kitap.com/Zerdali’ ya teşekkürlerimi sunuyor, keyifli okumalar diliyorum… İncelemenin tam metni Kitap Haber 3. Sayısında kitaphaber.com.tr
Rüzgar Gibi Geçti
Rüzgar Gibi GeçtiMargaret Mitchell · Artemis Yayıncılık · 20201,997 okunma
··
625 görüntüleme
Nesrin A. okurunun profil resmi
Çok güzel ifade etmişsiniz, askeri-teknik ve insani-duygusal yönünün etkili anlatımını. Karakter tahlillerinizi de keyifle okudum. Yazar Scarlett'i Güneyliler'i haklı göstermek için mi harcamış sizce :) Kadın hakları ile ilgili kısımlarda dönemin prensiplerini eleştirip Scarlett'in yerinde karşı çıkışlarını okura sunduğu halde, yazar ağırlığını Güneyliler'den yana kullanmış. Elinize sağlık, çok güzel yazmışsınız.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim Nesrin Hanım, ben de sizin incelemenizi keyifle okudum. Elbette her yazar olaylara kendi penceresinden bakıyor. Bazen bir günah keçisi de gerekiyor olabilir:))
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.