Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Toprağı niçin kucakladığını, neden öpmek istediğini bilmiyordu; gene de yeri gözyaşlarıyla ıslatarak bütün coşkunluğuyla bu toprağı daima, ölene kadar sevmek için ant içiyordu. İçinden, “Toprağı sevinç gözyaşlarınla sula ve bu gözyaşlarını sev…” diye geçti. Niçin ağlıyordu? Öyle bir coşkunluk içindeydi ki, göğün sonsuzluğunda parlayan yıldızlar için bile ağlıyor, ama çılgınlığından utanmıyordu. Sanki evrenin sayısız âlemlerinden uzanan teller hep birden ruhunda birleşmiş, ruhu da başka âlemlerle ilişkinin titreşimleri içindeydi. Herkese her şeyi bağışlamak, af dilemek istiyordu; ama kendisi için değil, hayır, başkaları hesabına, dünyada işlenen büyük suçlar için… Onun, “Benim için de başkaları af dileyecekler…” sözlerini yeniden duyar gibi oldu. Her geçen an adeta elle tutulur gibi bir açıklık ve kesinlikle, ruhuna üstündeki gök kubbesi gibi sağlam, sarsılmaz bir şeyin yayıldığını hissediyordu. Sanki içinde bir düşünce vücut buluyor, bir daha ondan ayrılmamak üzere, ömrünün sonuna kadar yerleşip temelleşiyordu. Zayıf bir delikanlı olarak yere kapanan Alyoşa doğrulduğu zaman sağlam, cenge hazır bir erkekti, bunu geçirdiği vecd anında anlamış, duymuştu. Alyoşa bu hatırayı ömrü boyunca sakladı içinde. Derin bir inançla, “O saat ruhuma biri girdi,” diye tekrarladı. Üç gün sonra manastırdan ayrıldı. Staretzin “dış dünyada yaşamak” emrine uygundu bu zaten.
Sayfa 473 - Türkiye İş Bankası Yayınları
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.