Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Spoiler
"Emir can, İnşallah, bu mektup eline güvenle ulaşır. Seni zor bir duruma düşürmediğimi, Afganistan'ın da sana zalim davranmadığını umuyor, bunun için dua ediyorum. Gittiğin günden beri dualarım seninle. Bunca yıldır, bilip bilmediğimden kuşkulanmakta haklıydın. Biliyordum. Hasan bana olayı anlatmıştı. Yaptığın şey yanlıştı, Emir can, ama unutma, o sırada sen de henüz bir çocuktun. Sorunlu, endişeli bir çocuk. O zamanlar kendine karşı çok katıydın, hâlâ da öylesin - bunu Peşaver'de, gözlerinde gördüm. Ama bunu aşacağını biliyorum. Vicdanı olmayan, iyiliği bilmeyen bir insan acı da çekemez. Afganistan'a yaptığın bu yolculuğun, acılarına bir son vereceğinden eminim. Emir can, sana bunca yıldır söylediğimiz yalanlardan utanıyorum. Peşaver'de öfkelenmekte haklıydın. Bilmeye hakkın vardı. Hasan'ın da tabii. Bunun son derece yetersiz bir gerekçe olduğunu biliyorum, ama o günlerin Kâbil'i, bizim Kâbil'imiz tuhaf, bazı değerlerin gerçeklerden çok daha önemli olduğu, bambaşka bir dünyaydı. Emir can, yetiştiğin dönemde babanın sana karşı ne kadar katı davrandığını biliyorum. Sevgisini kazanmak için nasıl çabaladığını, ne acılar çektiğini gözlerimle gördüm. Ama baban, iki parçası arasında kalmış, ikiye bölünmüş birisiydi: sen ve Hasan. İkinizi de seviyordu, ama Hasan'ı arzuladığı biçimde, bir baba gibi gönlünce sevmesine izin yoktu. O da hırsını senden çıkartıyordu. Emir: Bu saygın erkeğin toplumsal açıdan onaylanan, meşru parçası; miras aldığı maddi ve manevi bütün değerleri aktaracağı mirasçısı; işlenen günahın bedelini ödememe ayrıcalığının bir sonraki varisi. Sana baktığı zaman, kendini görüyordu. Ve suçunu. Hâlâ kızgınsın, farkındayım; bunu kabullenmeye hazır olmadığını da görüyorum, ama belki bir gün, babanın sana karşı katı, bağışlamaz bir tutum sergilerken, aynı katılığı kendisine de yönelttiğini anlayacaksın. Emir can, baban da tıpkı senin gibi, ruhen işkence çeken bir insandı. Babanın vefatını öğrendiğimde duyduğum acının derinliğini, şiddetini sana istesem de tanımlayamam. Onu seviyordum, çünkü o benim dostumdu, ama aynı zamanda yüce gönüllü, iyiliksever, çok büyük bir adamdı. İşte anlamanı istediğim şey de bu; babanın iyiliği, gerçek iyiliği, duyduğu pişmanlıktan kaynaklanıyordu. Bana öyle geliyor ki, yaptığı her şey, sokaklardaki yoksulları kollaması, yetimhane yaptırması, her ihtiyacı olana para vermesi, bunların hepsi suçunu bağışlatmak, yaptığı hatayı telafi etmek içindi. Emir can, bence borcunu ödemenin, gerçek kefaretin yolu da budur: Pişmanlığını iyiliğe dönüştürmek, şerden hayır çıkartmak. Sonuçta, Allah'ın bağışlayacağını biliyorum. Babanı, beni affedecek; seni de. Senin de aynı şeyi yapmanı dilerim. Elinden geliyorsa, babanı affet. Becerebilirsen, beni bağışla. Ama en önemlisi, kendini affet. Sana biraz para bıraktım; elimde ne kaldıysa. Buraya dönünce bazı masrafların olacaktır, bu para onları karşılayabilir. Peşaver'de bir banka var, Ferit yerini biliyor. Para özel bir kasada. Sana verdiğim anahtar, işte o kasanın. Bana gelince; gitme zamanı geldi. Çok az vaktim kaldı, onu da yalnız geçirmek istiyorum. Lütfen beni bulmaya çalışma. Bu senden son ricam. Seni Allah'a emanet ediyorum. Her zaman dostun, Rahim."
Sayfa 356Kitabı okudu
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.