Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Allah'a Emanet Turizm
Kapitalizmin kölesi, beyaz yakalı bir plaza insanı olarak birkaç yıldır yıllık izne çıkamıyordum. İşlerin yoğunluğu, kendimin yerine bakacak –her işe koşturan- birini bulamadığımdan tatil yapamamıştım ama bu sene ant içmiştim, mutlaka çıkacaktım izne. Binbir zorluk sonucunda müdürüme imzalattım yıllık iznimi ve iki haftalığına da olsa kurtuldum modern hayat esirliğinden. Günlük işe gitme rutinine kendini kaptıran bünyenin klasik davranışıdır: tatilde de olsa erken uyanma. Benim bünyem de -bu güzelim izin gününde- uyanmıştı sabahın körü bir saatte. Pek tabii ki tatil moduna girmiş bir insan olarak bu durumu protesto edip bıraktım kendimi yastığın yumuşak yüzüne. Zamansız uyku bölünmesine karşı -tıpkı nöbet bekleyen askermişçesine- daima tetikte bulunan bilincim, görmeye başladığım rüyamı kabusa çevirmekle meşguldü. Rüya ki ne rüya... Meğerse iznim başlar başlamaz, otobüsle gidiş dönüş kırk sekiz saat çeken memleketime gidiyormuşum. Rüyamın kabus kısmı da tam bu otobüs seyahati sırasında başlıyordu: Allah’a Emanet Turizm’in enayi mi enayi yolcuları, bendeniz bu yirmi dört saatlik yolculuğunuzda emrinize amade olacak muavininiz, Necmettin Tabutçu. İstanbul, Tahtalıkent arasında yapılacak yolculukta firmamız Allaha Emanet Turizm’i seçme kerizliğini gösterdiğiniz için sizlere teşekkür ederiz. Bu kadar dalkavukluk da yeterli, şimdi size -büyük bir kıvanç duyarak- firmamızı tanıtacağım. Allah’a Emanet Turizm’in otobüsleri geçtiğimiz yıl bu hatta tam tamına yüz seksen sekiz kez gidip gelmiş ve bunlardan kırk beşinde ölümle sonuçlanan güzelim kazalara imza atmıştır. Ayrıca bu kırk beş kazada seksen beş yolcumuz mevta makamına ulaşıp Tahtalışehir’e gitmek yerine tahtalıköye intikal etmiştir. Övünç dolu geçmişi nedeniyle sizlere kaza sigortası yaptırmayan firmamız, olur ki Allah bir kaza bela verir de “mortingen şitraze” ye ulaşırsanız tüm cenaze işlemlerinizi gerçekleştireceğine namusu, şerefi adına söz verir. Yirmi dört saat süreceği düşünülen yolculuğumuz boyunca tek şöförle idare edecek olup kendisiyle dereden tepeden konuşarak direksiyon başında uyuklamaması için gözlerimi dört açacağıma yemin ederim. Tek şöför demişken, bu cengaver insanı da huzurlarınızda takdim etmek istiyorum: “O bir trafik canavarı, o nice ocaklar söndürmüş, uyuklayarak araba sürme şampiyonalarının yenilmez ismi, o yaptığı ölümlü kazalarla üç kez hapse girip çıkmış, yolların cambazı, ‘Tek rakibim Türk Hava Yolları’ diyen ve nam-ı diğer Deli Hüso olarak bilinen, işte karşınızda Hüsamettin Ocaksöndüren. “Necmettin kardeşime yaptığı bu güzel iltifatlardan dolayı teşekkür ediyorum. Yolcu kardeşlerim, bu seyahate başlamadan önce sizlere hatırlatmadan edemeyeceğim, olur ki bu yolculuğun bir son olduğunu düşünürseniz Allah’a Emanet Turizm bunun da bir yolunu düşündü. Bu dünyayı son duasını okuyarak terk etmek isteyen yolcularımız için otobüsümüzde musaf bulunduruyoruz. İsteyenler Necmettin kardeşimize müracaat edebilirler. Haydi Necmettin, koy oradan bir Ankara havası da kendimize gelelim.” Rüya bu ya, ben böyle nasıl bir otobüse düştüm diyerek “Üç Kulhuvallah bir Elham” okuyup korkudan tir tir titrememek için uykuya dalmışım. Acı bir fren sesiyle sarsılarak hem rüyada hem de gerçekte uyandım. Kabusun etkisiyle üstüm başım sırılsıklam ter içindeydi. Duşa girip kahvaltı yaptıktan sonra da ne yazık ki kendime bir türlü gelemedim; ilk izin günüm o aptal rüyanın etkisiyle geçti. Gece oldu, ben yeniden kabus görürüm diye uykuya dalmaya korkar bir vaziyetteyken nasıl olmuşsa olmuş yine o karmaşık rüyanın için çivilemesine düşmüştüm. Dizi tadındaki kabusumun ikinci bölümünde öldüğüme ağlayan yakınlarımın feryat figan haldeki acı sesleri ve sonrasında cenaze namazımı kılacak cemaatin huşu içindeki bekleyişlerini görüyordum. Rüya bu ya meğerse namazı kıldıracak imam, bizim otobüsteki muavin Necmettin Tabutçu; cemaatin en ön safındaki çam yarması ise şöför “Delü Hüso” ymuş. Kabustan uyanmadan hemen önce, İmam kılıklı muavin soruyordu cemaate “Enayiyi nasıl bilirdiniz?”, onlar da hepsi bir ağızdan yüksek sesle “En süzmesinden keriz olarak bilirdik” diye cevaplıyorlardı.
··
28 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Kabustan kurtulup otobüse bineceğiniz günler de gelecek mi bilmiyorum ama elinize sağlık, otobüs korkunuzu oldukça keyifli bir şekilde anlatmışsınız bizlere.
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Aslında benim otobüs fobim yok. Tersine hikayeyi de son derece eğlenerek yazdım. Yorumunuz için de teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.