- Tülsü'yü ilk görüşüm gerçekle düş arası bir olay. Çünkü Tül sü'yü ilk görüşümü, babamın söylediklerinden anımsayabiliyorum. O zaman dört-beş yaşımda filan olmalıyım. Bir akşam üstüydü. Babamla, bir arkadaşının dükkânı önünde oturuyorduk. Bozuk kaldırımlı bir yokuştaydı dükkân. Önümüzden bir kız geçti, ya da geçmiş... Uzun saçlı, on dört-on beş yaşında bir kız, ya da bir kızmış.. Ben birden "işte bu kızla evleneceğim!" dedim, ya da demişim. Babam bu olayı o denli çok yineledi ki, onun anlatmalarından, olay gözümde sonradan gerçekleşti, kız da somut bir varlık oldu. Babam anlata anlata, anımsamadığım olayı yaşamış gibi oldum. İşte Tülsü o zaman gördüğüm kızdır.
- Öyleyse şimdi seksenini aşmış olmalı...
-Neden?
- Siz dört-beş yaşınızdayken o on beşinde olduğuna göre...
- Tülsü yaşlanmıyor ki...
- Sonra gördünüz demek?
- Hep onu arayıp duruyorum. Benim başka niçin bu kentte olduğumu sanıyorsunuz? Dünyanın bilmediğim bir yerinde, bilme diğim bir adreste yaşayan, beni bekleyen bilmediğim bir kadındır Tülsü.