Nursel Duruel,olgun ve bir o kadar yetkin dille öyküler ortaya koyuyor..Kitaptaki sekiz öykü, eskiyi yad ederken yeni ve gelecek olandan çekiniyor..Almanya’dan haber bekleyen/canına tak eden anneyi,mücadele yıllarında fırınını askerler için durmaksızın çalıştıran Şükriye’yi,telefon santralinde türlü insanla muhatap ama aklı bambaşka hayallerde dolanan Saliha’yı okumak tanıdık yüzleri hatırlatıyor.
Cam kenarında çocuğunu bekleyen yaşlı anneye kederleniyoruz çünkü biliyoruz ki o cam kenarında gözlerini yola diken biz olabiliriz (daha acısı anne-babalarımız olabilir).
.
Bir de alıntı iliştireyim:
“Ben,bana da zaman bırakacak,beni bir anten parçasına,bir fişe dönüştürmeyecek bir iş sahibi olmak için okumak istiyorum.Şu yeryüzünde,bırak yeryüzünü kendi ülkemde kendi çevremde olup bitenleri kavrayamıyorum.Yarı yerim aydınlıkta,yarı yerim karanlıkta.Kendimi bile yeterince ölçüp biçemiyorum.İşte bu yüzden okumak istiyorum”