Buradaki süreç gerçi örtük bir şekilde gelişiyor, ama
tam da toplumun hedefi doğrultusunda: Çocuğun ruhsal
acısını ifade etmesine izin verilmemesi, ancak bedensel
acının kabul görmesi çocukların bağımsızlıklarını kısıtlı
yor. Anne-babanın, çocuklarının sağlığı için en iyiyi yaptıklarına inansalar da, acıma göstermeleri çocukta bir bağımlılık yaratıyor. Ancak, "sahte" acımayla (burada acımanın kendisi değil nesnesi sahte), gerçek duygusal süreçlerin algılanması engelleniyor ve bilinçdışına itiliyorlar,
ama bu arada anne-babanın bilgiye dayalı açıklamaları yerine oturuyor. İndirgenmiş bilincin bir zaferi daha.
Böylesi bir acıma kılık değiştirmiş kibirden başka bir
şey değildir: Acınan kişi küçültülür, zayıf konuma getirilir
ki acıyan kendisini bir o kadar güçlü, yüce gönüllü ve üstün hissedebilsin. Bu acıma bize, kendimizi sevebilecek kadar doğru davrandığımız duygusunu verir. Bunun diğer
kişinin alçaltılması pahasına gerçekleştiğini her iki taraf da reddeder.