Kırmızı bir tartıda oturan adam (dizden aşağı) takma bacağının kayışını çözdü; takma bacağa boyayla kırmızı bir bot ve güzel beyaz bir çorap resmi çizilmişti. İçi oyuk, boğum boğum takma baldır pembeydi, gerçek baldırlar gibi. (İnsanın kopyasını yaratırken neden Tanrı’nın hataları yinelenir?) Adam, takma baldırının içine biletini koydu. Havlusunu. Paslanmaz çelik bardağını. Kokularını. Sırlarını. Aşkını. Deliliğini. Umudunu. Sınırsız sevincini. Gerçek ayağıysa çıplaktı.